Daimi Huzur
Huzura giden yolun ışığı olmak için çalışıyoruz...

Doçentler de Saptırmaya Başlamış

0 89

Doçent Servet Bayındır zavallısının fahiş bir yorumu.

Bu gibileri dünyevi gayelerle akıllarının hegomonyasından kurtulamadıklarından ayet ve hadisi şerifleri de kendi akli anlayışlarına göre yorumlayarak büyük hataya düşüyorlar. Tabi doçent olan bir çok kişi ilerisindeki profluğu kaçırmamak için bir çok şeyi göz ardı ediyor maalesef.
Bizi ilgilendiren husus, verdiği yanlış mananın doğrusunu, yine istikamet üzere olan ulemanın sözünü naklederek işi ortaya çıkartmaktır.
Doçent bey şöyle mana vermiş:
“Allah gereği gibi çalışanı hikmete ulaştırır. Kim hikmete ulaştırılırsa, çokça hayra ulaştırılmış olur. Bu zikri (bilgiyi) sadece sağlam duruşlu olanlar elde ederler.” (Bakara 2/269)
Ayetteki = men yeşâ’ya “kurallara uygun davranan” anlamını verdik. Çünkü  ﺷﺎء   “şeyi yaptı” demektir. Her eylem ve her varlık şey kelimesinin kapsamına girer ve her şey bir kanun ve kurala göre oluşur.
Şimdi Durul Mensur Tefsiri sahibi Celaleddin Suyuti r.a. meseleyi nasıl açıklamış rivayetleri ile birlikte görelim:
الدر المنثور – (2 / 66)
أخرج ابن جرير وابن المنذر وابن أبي حاتم والنحاس في ناسخه عن ابن عباس في قوله يؤتي
الحكمة من يشاء قال : المعرفة بالقرآن ناسخه ومنسوخه ومحكمه ومتشابهه ومقدمه ومؤخره
وحلاله وحرامه وأمثاله
Dürül Mensur 2/66 İbni Cerir, ibni Munzir, ibni Ebi Hatim ve Nuhas Nasih isimli eserinde İbni Abbas r.anhumadan tahriç ederek “Hikmeti dilediğine verir” ayeti hakkında şöyle dedi:
Kur’anı bilmek, (yani:) nasihini mensuhunu muhkem ve müteşabihini, mukaddem ve muahharını, helal ve haramını, darbı meselleri bilmektir.
وأخرج ابن مردويه من طريق جويبر عن الضحاك عن ابن عباس ” مرفوعا يؤت الحكمة قال
: القرآن يعني تفسيره
قال ابن عباس : فإنه قد قرأه البر والفاجر “
İbni Merdeveyh, Cuveybir tarıkından Dahhak’ten, o da İbni Abbas’tan -r.anhuma- merfu’ olarak -hikmeti verir- ayeti hakkında tahriç ederek şöyle dedi:
Kuranı, yani tefsirini. İbni Abbas derki: Zira onu iyi olan da kötü olan da okur. (Yani: Herkes manasına tefsirine vakıf olamaz, özellikle proflar gibileri.)
وأخرج ابن الضريس عن ابن عباس يؤت الحكمة قال : القرآن
İbni Zaris, ibni Abbas’tan r.anhuma, -hikmeti verir-  hakkında şöyle dedi: Kur’an
وأخرج ابن المنذر عن ابن عباس يؤتي الحكمة من يشاء قال : النبوة
İbni Münzir, ibni Abbas’tan şöyle tahriç etti: Nübüvvet.
وأخرج عبد بن حميد وابن جرير عن مجاهد يؤتي الحكمة من يشاء قال :ليست بالنبوة ولكنه
القرآن والعلم والفقه
Mücahid: Nübüvvet değildir, lakin bu Kur’an, ilim ve fıkıhtır.
وأخرج ابن جرير وابن المنذر عن ابن عباس يؤت الحكمة قال : الفقه في القرآن
İbni Abbas r.anhuma: Kur’andaki fıkıh (ince anlayış) tır.
وأخرج ابن أبي حاتم عن أبي الدرداء يؤت الحكمة قال : قراءة القرآن والفكرة فيه
Ebu Derda’dan : Kur’an kıraatı ve onun hakkında tefekkür.
وأخرج ابن جرير عن أبي العالية يؤت الحكمة قال : الكتاب والفهم به
Ebu A’liyye’den: Kitab ve onunla fehim (iyi anlayış, idrak)
وأخرج عبد بن حميد وابن جرير عن مجاهد يؤتي الحكمة قال : الكتاب يؤتي إصابته من يشاء
Mücahid’den r.a: Kitabı, isabetini (manalarına hak üzere ulaşmayı) dilediğine verir.
وأخرج ابن جرير عن إبراهيم يؤتي الحكمة قال : الفهم
Cerir, İbrahimden: Fehim – iyi anlayış, idrak
وأخرج عبد بن حميد عن مجاهد يؤتي الحكمة قال : الإصابة في القول
Mücahid’den r.a. : Sözde isabet.
وأخرج عبد بن حميد عن قتادة يؤت الحكمة قال : الفقه في القرآن
وأخرج عبد بن حميد عن الضحاك يؤتي الحكمة قال : القرآن
وأخرج ابن أبي حاتم عن أبي العالية يؤت الحكمة قال :
الخشية لأن خشية الله رأس كل حكمة
وقرأ إنما يخشى الله من عباده العلماء فاطر الآية 28
İbni Ebi Hatim, ebi A’liyye’den şöyle tahriç etti: Haşyet üzere (huşu üzere saygılı korku hali) olmaktır. Zira Allah’tan haşyet, her hikmetin başıdır.
Peşinden şu ayeti okudu:
“Ancak Allah’tan, alim kullar korkar.”
Şimdi iyi düşünelim, evvelki ashab ve selefi salihin büyüklerden hiç birisi sivri akıllı doçentin dediği -“kurallara uygun davranan” gibi bir mana vermemiş, aksine bildiğimiz şekilde –şâe – fiiline diledi manasını vermişler. Üstelik bu dileme işi, her kurala uyana da şamil değildir, nitekim ibni Abbas r.anhumanın dediği gibi -Kur’anı herkes okur, iyiler de facirler de okur.-
O halde onlara da hikmetin verilmesi kazım gelirdi ki, asla böyle bir şey söz konusu değildir.
Ayrıca Kur’anın kimlere hidayet rehberi ve nur olduğu ilk başlarda Bakara suresinin ayetlerinde “Takva sahibleri için hidayettir” buyrularak herkes için hidayet rehberi olmadığı, ancak takva sahiblerinin, yani iman ve ibadette son dereceye ulaşan kaliteli zatların gerçek hidayeti elde edecekleri de beyan edilmiştir.
Bu kalın kafalı adamlar güya kendilerinin de hikmetli marifetli ilimli olduklarını, müctehid seviyesinde olduklarını, eskilerin yanlışlarını bulduklarını iddia etmeye başladılar. Bu kıyamet alametidir, böylelerinin zuhuru bildirilmişti. Bu dönemde ilimden hak ve hakikatten yanında bilgi olanların işin doğrusunu açıklamalar lazımdır, yoksa ALlahın, meleklerin ve insanların laneti onları da kaplar…
alikarahoca.net

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.