Daimi Huzur
Huzura giden yolun ışığı olmak için çalışıyoruz...

Efendi Hazretleri 30. Sohbet

0 45

SOHBET-30 ARAF 26-31
–Hanımlar kim için süslenmeli
–Gözlerimin iyi görmediğine şükrediyorum!

Efendi Hazretleri 30. Sohbet
HANIMLAR KİM İÇİN SÜSLENMELİ?
Dersimizin ayetlerine başlayalım:
Bedevi araplardan bir takım kimseler Kabe’yi çıplak olarak tavaf ederlerdi. Ekseriya erkekler gündüz kadınlar gece tavaf ederdi. Onların bu çirkin durumlarını nehyetmek üzere Mevla Teala şu ayeti celileleri inzal buyurdu:
”Ey Ademoğulları! Size çirkin (avret) yerlerinizi örtecek bir elbise birde süs elbisesi indirdik. Fakat takva elbisesi işte o hepsinden hayırlıdır. Bu giyim eşyasını göndermek, Allah’ın ihsanına delalet eden alametlerdendir. Gerektir ki düşünür ve anlarlar.”
 
Allah’u Teala Hazretleri örtünmeyi her erkek ve kadına farz kılmıştır. Avreti açmayı, açılmış avrete bakmayı Peygamber Efendimiz şiddetle yasaklamıştır.
 
Şeriat istilahında ”Avret” örtünmesi gereken aza demektir. Erkeğin, kadının avret mahalline, kadınında erkeğin avret mahalline bakması haramdır. Göbekle diz kapakları arası erkeklerin avret yeri olarak kabul edilmiştir.
Müslüman bir erkek bu arayı ne kimseye gösterebilir ne de başka bir erkeğin bu aradaki avret mahalline bakabilir. Yani erkekte erkeğin avret mahalline bakamaz.
Kadının avret mahalli (gösterilmeyecek yeri) ise erkeğin avret mahallinden daha fazladır. Bu mevzuda Hazreti Aişe (Radıyallahu anha) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) sen şu hadis-i şerifi rivayet etmektedir:
”Hürre bir kadının bir gözü hariç bütün bedeni avrettir.”
 
Bir kadının diğer bir kadının göbek ile diz arasına bakmasıda haramdır.Allah’u Teala’nın örtünme emrini yerine getirmeyenlere albiselerinin boyunu kısa yapanlara:”Avret mahallinizi kapamanız için elbise gönderildi.Niçin örtünmediniz? Sizin Rabbiniz yokmuydu, Resulünüz yok muydu, kitabınız yok muydu diye sorulacak. Yiyin için gibi işinize gelen ayetleri anladınız da örtünme ayetlerini niçin anlamadınız.” denecek.
 
Ayet-i celileden anlaşıldığına göre libas (elbise) ikidir:
1-Avret yerlerini örten libas
2-Zinet, süs libası.
 
(Riş) Kelimesinin lugat manası: “Tüy” demektir. Ayet-i celilede süs elbisesine (riş) denilmesinden kasıt şudur: nasıl ki tüy, kuşun süsü ise elbisede âdemoğlunun süsüdür.
 
“Takva libası” ile murad ise:“Allah’tan korkmaktır..”Bedene giyilen elbise insanı soğuk, sıcak gibi dış zararlardan korur. Takva (Allah’tan korkmak) da sanki giyilen bir elbisedir. O giyilince, yani Allah-u Teala’dan korkup emirleri yapılıp, nehiylerinden kaçılınca insan cehennemin ateşinden korunmuş olur. Bu elbise diğerlerinden hayırlıdır. Zira günahkâr bir insan ne kadar güzel elbiseler giyse de Allah-u Teala indinde çıplak sayılır.
 
Bir hanım süs elbisesi ile ancak başta efendisi olmak üzere diğer mahremi olan erkeklere çıkabilir. Zamanımızda ise bunun zıddı yapılıyor. Kadınlar çirkin elbiselerini efendilerinin yanlarında giyiyorlar. Tersine yürümek nasıl olur bilirsiniz. Geriye adımlar atılarak, fakat iki,üç adım sonra insan düşer.
 
Vaaz edenler! Bu ayet-i celileleri güzel belleyin ve gittiğiniz yerde cemaatinize anlatın. Dersimize devam edelim:
 
“Ey Âdemoğulları! Ana babanızı cennetten çıkarttığı gibi şeytan sizi fitneye düşürtmesin ki: Çirkin yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini onlardan çıkarmıştı, hakikaten o ve kabilesi sizin onları görmediğiniz yönden sizi görmektedirler; gerçekten biz şeytanları iman etmeyen kimseler için veliler kıldık.”
 
Bu Ayet-i kerimede sanki mevla teala şöyle buyurmaktadır:“Ey adem oğulları ve kızları sizlere tenbih ediyorum, şeytan sizi fitnelendirmeye çalışacaktır sakın ona tabi olmayınız. Zira onun bacağını bağlamadım, vesvese vererek sizi aldatmaya çalışacaktır, sizler sakın ebeveyninizin (Âdem ile Havva) yaptığı gibi ona kulak verip dinlemeyin.”
 
Şeytan Âdem (Aleyhisselam)’a “Ya Âdem” diye hitap ettiğimde Âdem onu dinledi. Bu onun cennetten çıkarılmasına sebep oldu. Bu olayı Mevla Teala Sure-i Araf’da bizlere şöyle beyan eder:
 
“Nihayet şeytan onların örtülü avret yerleri açılması için vesvese verip şöyle dedi:’Rabbiniz size bu ağacı iki melek olacağınız yahut (cennette) devamlı kalıcılardan bulunacağınız için yasak etti.’ Birde onlara:’Muhakkak ki ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim.’ diye yemin etti. Böylece ikisini de aldatarak mevkilerinden düşürdü.”
 
”Ağacın meyvesini tattıkları zaman; ayıp yerleri kendilerine açılıverdi. Onlarda hemen cennet yapraklarını üst üste koymakla örtünmeye başladılar. Rableri onlara şöyle nida etti:’Ben ikinize de bu ağacı yasak etmedim mi?”(Araf-20-22)
 
Dersimizde ki: “Şeytan sizi fitnelendirmesin.” Ayet-i kerimeside geçen:“Fitnelendirmesin” lafzından kastedilen;”O size haram işlemenizi, farzı, vacibi, sünneti, müstehabı terketmenizi telkin eder.”
 
“Elbisenin boyunu kısa yap, seni medeni kabul etsinler. Uzun yaparsan sana yobaz derler, giydiğin elbisenden için görünsün, kalın olursa azaların fark edilmez, yiğidin malı meydandadır.” gibi vesveseler verir.
 
Bazı müslüman hanımlar kendileri tesettürlü oldukları halde, ufak yaştaki çocuklarına yeni çıkmış daracık pantolonlardan giydiriyorlar. Bunların müslümanlıkla alakaları azdır, kafirlere özeniyorlar.
 
Bazıları:“Hoca Efendi! Ne yapabiliriz çocuk istiyor, uzun elbise giydirdiğimizde arkadaşları onunla alay ediyorlar.” diyor. Madem öyle sizde çocuklarınızın o gibi kimselerle arkadaş olmalarına izin vermeyin. Evladınızı çocukken yenemiyorsunuz, büyüyünce de yenemiyorsunuz desenize siz tutuldunuz.
 
Bir adamın meyva bahçesine hırsız girmiş. Oğlu onu yakalamış. bunu gören baba oğluna seslenerek:“onu buraya getir” demiş. Oğlu da:“baba getiremiyorum” diye ceap verince baba tekrar:” öyle ise onu bırak sen gel” demiş. Oğlu:“baba beni de bırakmıyor” demiş. Bunun üzerine adam oğluna:” Oğlum desene tutuldun” demiş. İşte adamın oğlunun hırsıza tutulduğu gibi bu günün ana babaları da çocukları tarafından tutuldular.
 
Şeytan ınsana ne zaman tesir eder? Ayet-i celile bunu beyan etmektedir. Şöyle ki:
 
“Uhud savaşında iki ordu karşılaştığı gün içinizden arka çevirip dönenler (varya!) hakikaten onları peygamberin emrine aykırı hareket etmeleri yüzünden şeytan kandırmak istedi. Bununla beraber (tevbe ettiklerinden) Allah onları bağışladı. Gerçekten Allah çok bağışlayıcıdır, azabı geciktiricidir.”(Ali imran-155)
 
Eğer verilen emirleri dikkatle alsalardı şeytan onları aldatamayacaktı. Bu husus geçerlidir. Şeytan günaha yönelmiş insanı kaydırır. Şer’i şeriften bir boşuk bırakılsa şeytan oradan burnunu sokar.
 
Efendi babam buyurdu ki:“Mantonun girdiği eve küfrün burnu sokulmuştur.” Sonra kafa, ardından da gövde giriverir.
 
Kendisini gören bir düşmanla harp eden insan onu görmüyor ki nişan alsın. Mevla Teala, şeytanı iman etmeyenlere dost yaptığını buyuruyor. Bir insan velisi (dostu) olan Mevla Teala’yı bırakırsa, O da ona şeytanı dost eder. Mevla bir insana şeytanı dost ettikten sonra o insan artık şeytanı nasıl düşman görecektir?
GÖZLERİMİN GÖRMEDİĞİNE ŞÜKREDİYORUM
Mevla Teala iblise emretti:“Git Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) e, sana soracağı sorulara cevap ver.” O da yaşlı bir şahıs suretinde Efendimizin yanına geldi. Onu yanında farkaden peygamberimiz; “Sen kimsin?” dedi. O da:“Ben iblisim” dedi. Bunun üzerine peygamber efendimiz ona; “benim ümmetimden düşmanların kimlerdir?” diye sordu. Oda şunları saydı:
 
İlk düşmanım sensin Ya Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) sonrakileri ise, adil imam, mütevazi zengin, sadık tacir, Allah’dan korkan alim, nasihat edici mümin, kalbi merhametli mümin, tevbesi üzerine sabit olan, haramdan sakınan, taharet üzerine devamlı olan, çok sadaka veren mümin, insanlarla geçim ahlakı güzel olan, insanlara faideli olan, Kuran’ı yüklenici hafız ve onun üzerine devamlı olan, insanlar uykuda iken ayakta olan (teheccüd namazını kılanlar) dır.
 
Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tekrar sordular:”Dostların kimlerdir?” O da şunları söyledi: Zorba sultan, kibirli zengin, hain tüccar, içki içen, riya sahibi, yetim malını yiyen, zekâtı meneden, uzun emeli olanlardır.
 
Şeytanın kişinin dostu olması ne kötü şeydir.Şeytan kafirlerin dostu olduğu gibi kafir hükmünde olanlarında dostudur.Hep istiğfar ederek Allah(-u Teala) dan af dilyerek yaşayalım.Günah işlemeyelim.
 
Teheccüd namazına kalkıyorsunuz lakin içinizden teheccüd kılmayanlarda var. Hâlbuki bilmezler ki Mevla Teala Kuran-ı Kerim’de teheccüd kılanları överek zikretmiştir.
”Onlar o kimselerdir ki geceleyin namaz kılmak için yataklarından kalkarlar. Rablerine, azabından korkarak ve rahmetinden ümit var olarak dua ederler. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan da hayır yollarına harcarlar.”(Secde 16)
 
Efendimiz buyuruyor:
”Mahşerde evvelkiler ve ahirkiler cem olunca bir münadi: ”Geceleyin namaz kılmak için yataklarından kalkanlar kaim olsunlar.” diye nida edece, fakat çok az kişi kalkacak. Sonra: ”Darlık ve bollukta Allah’a hamdedenler kaim olsun” denilecek yine çok az kişi kalkacak. Bunların hepsi cennete sevkedilecek. Sonra diğer insanların muhasebesine başlanılacak.”
 
Gece namazına kalkanlar çok az neden? Sabaha kadar hır hır diye hızar biçiyorlar yani hır hır hır diye uyuyorlar da ondan. Peygamber Efendimiz ne yapardı? Geceleyin kalkar ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Sabah namazının sünnetini kıldıktan sonra kısa bir müddet istirahat eder sonrada kalkıp farzı kılar işrak vaktini beklerdi.
 
Meleklerde terakki imkanı yoktur bizlerde ise vardır.Bizim terakkimize sebeb olan nefis ve şeytan ile mücadele halimizdir.
Şeytanın bizi doğru yoldan saptırmaya çalışması kendine zarar bize ise faidedir. Müslümanlığımız nereden belli olacak? O fuhuş yaptırmak isteyecek biz ise ona uymayacağız. Mevla Teala’da bizi bu sebepten mükâfatlandıracak.
 
Hazreti Âdem (Aleyhisselam)’ın işine karışmayınız, niçin? Şeytanın vesvesesine uyup asi oldu diye.
”Sonra Rabbi onu seçti de tövbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi.”
 
O yakasını kurtardı, biz kendimize bakalım. Dersimizin ayetlerine devam edelim.
 
(Ders ayeti)
”Bir edepsizlik (şirk üzere ve çıplak olarak beytullahı tavaf) ettikleri zaman:’Atalarımızı böyle bulduk bize, bunu Allah emretti’ derler. Sen de ki:’Allah edepsizliği emretmez. Bilmediğiniz şeyleri Allah’ın üzerine mi atarsınız?”
 
Araplardan bir kabile elbiselerini çıkarıyor çıplak olarak Beytullahı tavaf ediyorlardı ve diyorlardı ki:”Biz içerisinde günah işlediğimiz, günah kiriyle kirlettiğimiz elbiseler ile beytullahı tavaf edemeyiz.” Bu işi kadınlar gece erkekler gündüz yapıyorlardı.
İşte ayeti celilede geçen:”Ve iza fa’alu fahişeten” cümlesinden kasıd; bunların işlemiş olduğu bu çirkin fiildir. Onlara:”Niçin böyle yapıyorsunuz?” denildiğinde:”Babalarımızı da böyle yapar bulduk, bunu bize Allah emretmiştir.” diyorlardı. Bunun üzerine onlara cevap kabilinden Mevla Teala, Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e:”Sen de ki:’Allah edepsizliği emretmez.
Bilmediğiniz şeyleri Allah’ın üzerine mi atarsınız”
 
(Ders ayeti)
”Deki, Rabbim adaleti emretti. Her secde yerinde (namazınızda) yüzünüzü kıble tarafına çevirin. Dinde Allah için ihlaslı kimseler olarak Allah’a ibadet edin. İlkin sizi o yarattığı gibi, yine on döndürüleceksiniz.”
 
Kâfirin hiç aklı yok, yemek yemek ile gıdalanmakla, meşrubat içmekle akıllı olunmaz. Eğer öyle olsa idi eşekler, inekler bizden akıllı olurdu.. Çünkü onlar bizden çok yer, çok içer.
 
Mevla Teala hiç çıplak tavaf edin der mi? Erkekler tavafta biri belden aşağı diğeri belden yukarı olmak üzere iki parça örtü alır. Kadınlarda vazifelerini çarşaflarıyla yaparlar. Allah’u Teala insanı Beytullah’da açmıyor, onlar ise kendilerini caddelerde sokaklarda açıyorlar.
 
Sokaklarımız tesettür emrini yerine getirmeyenler ile doldu.Bu sebepten gözlerimin iyi görmediğine şükrediyorum.Ya iyi görse idi sokaklarda fahiş hallere vakıf olup bunlardan hoşlansaydı Mahmud’un hali ne olurdu?
 
Hanbeli mezhebinin imamı Ahmed bin Hanbel (Rahimehullah) imam olmadan evvel bir gün setirsiz şekilde denize giren bir cemaatin içerisinde bulundu. Hatırına Resulullah Efendimiz’in:
”Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kimse hamama ancak peştemal ile girer.” sözü geldi. İnsanların bu haline alırmayıp Resulullah’ın sözüne uydu ve peştamalını giydi. O gece rüyasında hatiften ona denildi ki;”Müjde Ey Ahmed! Resulullahın sünnetini ihya ettiğinden dolayı Allah’u Teala senin günahlarını af etti ve seni kendisine uyulacak bir imam kıldı.” dedi. Bunun üzerine Ahmed Hanbel bunları söyleyene:”sen kimsin” diye sorunca O kendisinin Cebrail 8Aleyhisselam) olduğunu söyledi. Dersimizin ayetlerine devam edelim.
 
(Ders Ayeti)
”Allah bir kısmına hidayet verdi ve bir kısmına da sapıklı inip yerleşti. Çünkü Allah’ı bırakıp şeytanları dost edindiler.Birde zannederler ki kendileri hidayettedir.”
 
Hiç kimse ayranım ekşidir demez. En fena şey, yanlış yolda olduğu halde kişinin kendisini doğru yolda olduğunu, zannetmesidir.
 
Mevla Teala yine Âdemoğluna buyuruyor:
(Ders Ayeti)
”Ay Ademoğulları! Her mescidin yanında zinetinizi alınız, yiyiniz içiniz israf etmeyiniz. Çünkü, hakikaten Allah (Azze ve celle) müsrifleri sevmez.”
 
Yani gerek tavaf esnasında gerek Mescid-i Haram’da namaz kılacağınız zaman gerek mescidlere geleceğiniz zamanda elbiselerinizi giyiniz, zinetlerinizi alınız. Mescidlere en yeni, en güzel, en temiz elbiselerle geliniz. Çıplak olmak ayıp yerini açmak şerefli bir insan için en çirkin bir haldir. Böyle çirkin ve ayıp olan bir şeyi örtüp muhafaza etmek çok lazım ve çok önemli biz vazifedir.
Bundan dolayı avret mahallini ”kötü yerini” örtmek her mümin üzerine farzdır. Bu farzı ise mescid yanında bilhassa namaz kılarken yapmak mümnler için daha lüzumlu ve daha itina ister. Avret yerlerini örttükten sonra Mescid yanında müminlerin zinetlerini almaları en güzel ve en temiz elbiselerini giymeleri ise sünnettir.
 
Bundan sebep İmam-ı Azam (Rahimehullah) in 1500 dirhemlik çok kıymetli bir elbisesi vardı. Bunu sadece her gece namazını kılarken giyerdi ve ”Allah için süslenmek insanlar için süslenmekten evladır.” derdi.
 
Giyimde, yemede ve içmede israfa gidilmemelidir. Harun Reşid’in hıristiyan bir doktoru vardı. O Ali İbn-i Hüseyin bin Vakıd adlı şahsa:”Sizin kitabınız olan Kuran’da tıp ilminden bir şey bahsedilmiyor” dedi. Vakıd’da ona tıb ilminin Kuran-ı Kerim’de bir ayetin yarısında zikrolunduğunu söyledi ve:
”Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz.” ayeti celilesini okudu. Bunun üzerine hıristiyan doktor:”Peki Resulünüz tıp ilminden behsetmiş midir?” diye sordu. Vakıd:”Evet, Resulümüz tıp ilminin hülasasını bir kaç lafızda toplamış ve şöyle buyurmuştur:”
”Mide bütün hastalıkların evidir. Onu muhafaza etmekte bütün devaların başıdır.” diye cevap verdi.
Bunun üzerine hıristiyan Doktor:”Sizin kitabınız ve Resulunüz, bu hususta her şeyi söylemişler başkasına bir şey bırakmamışlar.” demiştir.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.