Kendisine tapanı yakan ateş
Ahmed bin Harb hazretlerinin Behram adlı ateşperest bir komşusu vardı. Bu komşu bir defâsında ticâret için bir yere mal gönderdi. Yolda hırsızlar mallarını alıp kaçtılar.
Bu sözler Ahmed bin Harb’in pek hoşuna gitti ve yanındakilere; “Bu sözleri yazın. Bundan îmân kokusu geliyor.” dedi. Sonra Behram’a; “Niçin ateşe tapıyorsun?” diye sordu. Behram: “Ona tapıyorum ki yarın beni yakmasın, kendisine yakmak için odun verdim ki beni Allahü teâlâya ulaştırsın.” cevâbını verdi.
Ahmed bin Harb: “Çok yanılıyorsun. Ateş zayıftır. Ona tapmakla hesaptan kurtulmak mümkün değildir. Bir çocuk, bir avuç su atsa ateşi söndürür. Bu kadar zayıf bir şey başkasına nasıl kuvvet verebilir? Bir parça toprağı bile kendinden atamaz.
Behram ateş getirdi. Ahmed bin Harb hazretleri elini ateşe sokup bir müddet kadar bekledi. Eli hiç yanmadı ve acımadı. Bu hâli gören Behram çok şaşırdı, kalbinde bir değişme hissederek: “Size dört şey soracağım. Cevaplarını verirseniz îmân edeceğim.” dedi. Ahmed bin Harb “Sor.” buyurdu.
Behram dedi ki: “Allahü teâlâ, insanları niçin yarattı? Mâdem ki yarattı niçin rızık verdi? Mâdem ki rızık verdi. Niçin öldürdü? Mâdem ki öldürdü. Niçin diriltecek?”
Ahmed bin Harb şöyle cevap verdi: “Allahü teâlâ kendini tanımaları için insanları yarattı. Razzâk, ziyâdesiyle rızık verici olduğunu bilsinler diye onlara rızık verdi. Kahhâr olduğunu anlamaları için onları öldürür. Kudretini tanımaları için onları tekrar diriltir.” Behram bunları duyunca buyrun hep beraber; “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resûlühü.” diyerek müslüman oldu.