Yemek yerken nasıl tefekkür etmeliyiz
Bir saat tefekkür etmek bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır.
Mahmud Efendi Hazretleri (Kaddesallahu esrarahum) bir sohbetinde yemek yerken nasıl düşünmemiz gerektiğini anlatıyor. Gaflet içerisinde değil, yemek yerken bile Mevla Teala’nın nimetlerini düşünerek tefekkür etmemiz gerektiğini vurguluyor.
“İnsan yediği yemeğine baksın.” (Abese 24)
Bu emir bizi yoktan var eden ve sayısız nimetlerle bizi kuşatan rabbimizden geliyor. Her insan yediği yemeğe bakar ama Rabbimizin istediği bakman öyle değil. Ya nasıl bakmak?“Bu yemekleri benim önüme kim gönderdi?”diye düşünmektir.
Bunları düşüneceğiz.Önümüzde türlü yemekler var. Ekmek var, domates var, biber var, patlıcan var, fasulye var, elma var, portakal var, armut var. Bunların şekilleri başka, renkleri başka, tatları başka. Her biri nereden gönderildi? Belki dünyanın bir ucundan geldi. Ama rastgele gelmedi Allah-u Teala Hazreteleri o yiyecekleri, içecekleri hususiyle bize ayırdı.
Yiyecekler yetişip gönderildiği yerlerden bize gelinceye kadar kimse onu yiyemedi içemedi. Zaten kimse kimsenin rızkını yiyemez. Bu nedenle rızık için kimse endişelenmemeli, harama lüzum yok helalinden yemeli. Meşayıh-ı ızamdan birisine: “Yemek yerken her aza bir işle meşgul, kalp ne ile meşgul?“ diye sorduklarında “Zikrullah ile” cevabını verir.
Burada zikrullah Allah ism-i şerifini tekrarlamak değildir. Ya nedir? “Bu gıdaları Rabbim Teala ve Tekaddes Hazretleri önüme koydu.” Bunu hatırlamaktır. Her yere ve hale göre zikir vardır.
Dünyayı dolaşsak bir buğday tanesi yaratan bulamayız. Bir domates icad eden bulamayız. Bir incir çekirdeği dahi yapan bulamayız. Ancak hepsi Allah Teala’nın yaratmasıyla var olmuş bizim önümüze konmuştur. Rüzgarlarla bulutları o sevkettirmiştir. Yağmurları O yağdırmıştır. Toprağı O halk etmiştir. Toprağı kazanı da O yaratmıştır. Toprağı bitirme kabiliyetini O veriyor. Her işi O sağlıyor.
Mesela bir yiyceğin meydana gelmesi için toprak lazım, toprağı kazan lazım, tohum lazım, tohumu atan lazım, o tohumun topraktan filizini çıkarması lazım ve o filizinde topraktan gıdasını alarak büyümesi lazım. Ondan sonra onu her türlü afattan korumak lazım.
Mesela bir buğdaydan başaklarını yaratmak lazım. Her başakta taneler yaratmak lazım. Bunlar içinde hava, su, toprak ve hararet lazım. Bütün bu sayılanların içerisinde insanın yaptığı sadece bir kazmak bir de hazır tohumu aktarmaktır ki, insan onu dahi Mevlanın kudretiyle yapyor. Mevla ondan gücünü alsa onu da yapamaz.
Ağıza alınan yiyecekler yutulur, fakat onu yutamayanlarda olur. Kanserliler ve küçük dili felçli olanlar niye yutamıyorlar? Bazı hastaların midesine boru ile aktarıyorlar.
Yutulan lokmanın da hazmı lazım. Büyük abdeste, küçük abdeste çıkmak lazım. Bunların hiçbiri bizim elimizden gelmez. Bunların hepsi başlı başına meseledir. Bunları düşünmezsek kamil insanlar zümresine giremeyiz.
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şerifin de buyuruyor ki:
“Bir saat tefekkür etmek bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır” İşte bunları düşünmek tefekkürüdür.
Hatta bir rivayette; “yetmiş sene ibadetten daha hayırlıdır.”
Takdir etmedikten sonra kıymeti yok. Kıymet biki kıymetin bilinsin. Pend-i Attar’da bir beyit vardır.
“Kadri merdum ra şinas ey muhterem”
“Ta şinaset digeran kadri tu hem”
“Sen insanların kıymetini bil ki, insanlarda senin kıymetini bilsin”
Sen Mevla’yı takdir et ki, Mevla’da seni takdir etsin. Mevla Teala buyuruyor ki:
“Siz bana itaat ve ibadet ederek beni anın ki bende sizi mağfiretimle anayım” (Bakar suresi:152′den)
Şu ayet-i kerimede de şöyle buyuruluyor:
“Allah’ı unuttular, Allah’da onları unuttu” (Tevbe suresi:67′den)
Bu konuyu tekid eden bir başka ayette şudur:
“Eğer Allah’a yardım ederseniz O (Mevla) da size yardım eder” (Muhammed suresi:7)
Bu ayetler hep gösteriyor ki gerek zikretmek, gerek tefekkür etmek suretiyle Mevla Teala Hazretlerini takdir etmek lazımdır.