7. Nefs-i Safiye (Kâmile)
Vehbi olan ledünnî ilme mahzar vâris-i enbiyâ sıfatıdır.
Ehlullah buyurmuşlardır ki:
Nefs-i safiye sahibi vehbi olan ilm-i ledünne mazhar olmuş varis-i enbiyadır. Bu makamda kalpte on lahuti güneşin doğmasıyla bu yüksek tecellinin nurlu eserleri insanin bütün azalarında zahir olur.
Cenab-ı Hak söyle buyurmuştur:
“Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet vermiş, yine ona tarafımızdan ilmi ledünni öğretmiştik. ” 466
Cenab-i Hak söyle buyurmuştur:
“Kudretine nihayet olmayan Allah/in sadakat meclisinde, huzur-u kibriyasındadırlar. ,,467
Nefs-i safiye, bütün faziletlere kavuştuğu için ismi kamile olmuştur. Seyri, billah (Allah ile)dir. Alemi, kesrette vahdet ve vahdette kesret alemidir. Yeri, hafiye nisbetle, ruhun bedene nisbeti durumunda olan ahfa, hali ise bekadır. Varidi buraya kadar anlatılan tüm nefislerin varidleridir.
Bu kamil velinin amelleri sevap ve ibadettir. Temiz nefesleri kudret ve inayettir. Tatlı sözleri ilim ve hikmettir, pür lezzet ve halavettir. Yüzünü görmek huzur ve saadettir. Bu arifi görenlerin kalbine Allahu Teala’yı zikir ve fikir gelir. Huşu ve hudu ile ona yönelir.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem söyle buyurmuşlardır ki: “İhsan, Allah’ı görüyormuşsun gibi ibadet etmendir.Sen onu görmüyorsan da o seni her an ve daim görüp, gözetmektedir.” 468
Hidayet-i hakikiye mazhar olan mümin her an bu duygu ve şuur içinde bulunmak ve bütün hayatini bu inanca göre tanzim etmekle beraber kendisinde yakin hali zuhur edip bu vesileyle vuslat-ı ilahiyeye nail ve mazhar olur.
Bu “Kahhar” ismi kutba mahsus olan isimlerden olup kutb onunla saliklere imdat edip nurlar, hidayetler ve müjdeler gönderir.Hatta saliklerin içinde zuhur eden cezbe, sürur ve huzur gibi gönül ve ruh hallerine yardim, zamanın kutbundan (irşad kutbundan) olup onların zikir ve teveccühlerine karşılıktır.
Bu makamın sahibi bir an ibadetsiz olmaz. Bedenin her uzvuyla,eliyle, ayağıyla, diliyle yahut yalnız kalbi ile ibadettedir. Gafil olmaz.Bu kamilin istiğfarı çoktur.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem söyle buyurmuştur: “Muhakkak Allah her yüzyıl başında bu dini ihya edecek kudsiyyü’l-sifat bir racul-i salih, bir insan-i kamil gönderir.” 469
Hiçbir peygamberin ümmeti varis-i enbiya rütbesine nail olmamıştır.Yani her peygamberin ümmetine emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker vazifesi verilmemiştir.
“Sabikûn, tekaddüm edenler; mukarrebûn demektir. Asr-i saadetten beri her zaman sabikûn zümresi arz üzerinde mevcuttur. Asr-ı saadet’te sabikun şerefine birinci olarak erkeklerden Hz. Ebu Bekir-i Sıddik radiyallahu anh, kadınlardan Hz. Hatice radiyallahu anha,gençlerden Hz. Ali radiyallahu anh, köleler içinde Zeyd bin Harise radiyallahu anh nail olmuşlardır.471
Sultanü’l-Arifin Bayezid-i Bistami hazretleri buyurmuşlardır ki: “Benim zamanımda İslam içinde kümmelin-i evliyadan yetmiş bin kadar veli var idi.
466 Kehf Suresi, Ayet 65
467 Kamer Suresi, Ayet 55
468 Tecrd-i Sarih Terc. –