Daimi Huzur
Huzura giden yolun ışığı olmak için çalışıyoruz...

İstanbul Sözleşmesi’ne Dair Açıklama

0 86

Tüm mevcudâtı muazzam bir nizam içerisinde var eden Cenâb-ı Hak, insanoğlunu da belli bir fıtrat üzere yaratmıştır. İnsanın yegâne vazifesi de yaratıldığı fıtrata uygun bir hayat yaşamaktır. Bunun gerçekleşebilmesi ise Allah (Celle Celâluhû)nun peygamberler vasıtasıyla göndermiş olduğu ilâhî emir ve yasaklara bihakkın riayet edilmesiyle mümkündür. İslâm, vaz etmiş olduğu tüm hükümlerle dini, aklı, canı, malı, nesebi muhafaza etmeyi hedeflemiştir. Dinimiz açısından muhafaza edilmesi bir zaruret olarak telakki edilen bu değerlerden herhangi birine zarar verecek olan tüm uygulamalar başta insanın kendisini tehlikeye atacaktır. Zira bu tür uygulamaların tamamı geçmişte Allah (Celle Celâluhû)ya âsî olmuş ve “kullarını kandırıp fıtrattan uzak bir hayat yaşatacağına” yemin etmiş olan (Nisâ Sûresi, 119) Şeytan’ın hedefine hizmet edecektir. Şeytan’ın yegâne maksadı ise insanın dünya ve ahiretini hüsrana uğratmaktır.

Dünya hayatındaki istikametimizi muhafaza edebilmek, ahlâkî değerlerimizi koruyabilmek, ecdadımızdan tevarüs eden medeniyetimize sahip çıkabilmek ve dinimizin iki cihandaki kurtuluşumuzu temin eden emirlerini yerine getirebilmek için sağlam bir aile yapısına sahip olmamız gerektiği açıktır. Zira Cenâb-ı Hakk’ın Kur’ân-ı Hakîm’de İsmail (Aleyhisselâm)ın ailesine namazı ve zekâtı emrettiğini haber vermesi (Meryem Sûresi, 55), namazı ailesine emretmesini Hazreti Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e vahy etmesi (Tâhâ Sûresi, 132), kendinizi ve ailenizi cehennemden koruyun buyurması (Tahrîm Sûresi, 6) toplumu ıslah edebilmenin ve dini düzgün yaşayabilmenin yolunun aileden geçtiğini göstermektedir. Nitekim, aile toplumu oluşturan en küçük yapı olarak nitelenmektedir. Küçükten en büyüğe tüm birimleriyle ıslah edilmiş bir toplum hayali kurabilmenin yegâne usulü vazife taksiminin fıtrata uygun şekilde yapıldığı bir aile biçimini desteklemektir.

Bugünlerde gündemimizi bir hayli meşgul eden İstanbul Sözleşmesi ise İslâm’ın himaye etmeyi hedeflediği değerlerimize savaş açma hüviyetini taşımaktadır. Zira ilgili sözleşme içeriği bakımından Rabbimizin bize emir buyurduğu aileye yönelik düsturlar, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in aile yapımıza dair öğretileri ve İslâm tarihi boyunca Müslümanların kökleşmiş aile medeniyetini tarumar edecek bir keyfiyeti haizdir. Bu sözleşme muhtevası açısından eşcinsellik gibi, Allah (Celle Celâluhû) ve Resûlü (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in lânetlediği işlerin önünü açması, kadına yaratılış amacının aksine misyonlar yüklemesi gibi yönleriyle ahlâkî yapımızı ve ecdadımızdan bize intikal eden aile medeniyetimizi yıkmayı hedeflemektedir. Bu sözleşme geçerliliğini koruduğu sürece gelecek nesillerimiz adına güzel cümleler kurabilmemiz mümkün değildir.

Bu anlamda ilgili sözleşme evlâdu ahfâdımızın din, iman, takva, iffet, hayâ ve medeniyet gibi olmazsa olmaz değerlerimizi muhafaza ederek yaşayabilmesine potansiyel bir engeldir. Emr-i bi’l-Ma‘rûf ve nehy-i ani’l-Münkeri esas edinmiş bir camia olarak böyle bir yanlıştan dönülmesini ve sözleşmenin feshedilmesini talep ediyoruz. Yetkili makamların bu minvalde gereken adımları atacağına inanıyoruz.

İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.