Daimi Huzur
Huzura giden yolun ışığı olmak için çalışıyoruz...

Bayram Ali Öztürk Hoca Efendi’nin Hayatı, Duruşu ve Davasına Sadakati

0 239

Bayram Ali Öztürk Hocaefendi, 1 Mart 1952 tarihinde Sakarya ilinin Karasu ilçesinde dünyaya gelmiştir. Babasının adı Mehmet Ali Öztürk, annesinin ismi ise Hatice Hanım’dır. Babası dinine düşkün, cesur ve mert bir kimse olup köyünde sözü dinlenen, kendisine saygı duyulan bir zattı. Daha 5 aylıkken babasını kaybedip yetim kalan Bayram Ali Hoca’yı annesinin tekrar evlenmesi üzerine babaannesi ve halası büyütmüşlerdir. Okul çağına geldiğinde ise, Mahmud Efendi Hazretlerinin kıymetli dostlarından olan amcası Bilâl Efendi, eğitimi ile ilgilenip onu kendi çocuklarından ayırmamıştır.

Bayram Ali Hoca İmam-Hatip lisesini bitirdikten sonra Erzurum Üniversitesi Yüksek İslam Enstitüsü’ne kaydolmuştur. Üniversitede okurken de Ehl-i Sünnet’e bağlı ve Osmanlı’ya hayran olan Bayram Ali Hoca üniversite yıllarında aktif bir öğrenciydi. 1980 ihtilalinden önceki karışıklık döneminde üniversitedeki İslâmcı öğrencilerin liderliğini yapmış ve ilimse ilim, kavgaysa kavga diyerek İslâm düşmanlarıyla mücadele etmeye çalışmıştır.

Söz Dinledi ve Kazananlardan Oldu
1978 senesinde üniversiteyi bitirdikten sonra eğitim hayatına nasıl devam edeceğiyle ilgili (yurt dışında eğitim-doktora gibi) konularda görüşü sorulan Mahmud Efendi Hazretleri, onun İstanbul’a gelmesini ve imamlık yapmasını istemiş ve Bayram Ali Hoca da İstanbul’a gelmiştir. İlk olarak Küçükpazar’da vekil imamlık yapmaya başlayan Bayram Ali Hoca, daha sonra Şehzadebaşında bulunan Damat İbrahim Paşa Camiinde kadrolu imam olarak görev almıştır.

Damat İbrahim Paşa Camiinde görev yaparken bir yandan da hafızlığını ikmal eden Bayram Ali Hoca, Kur’an sevdalısı bir zattı. 1997 yılında elim bir kazada vefat eden Beyazıd Camii imamı ve meşhur Kurra İsmail Biçer Hocanın ardından çok kısa bir süre sonra Reisul-Kurra Abdurrahman Gürses Hoca da vefat edince bu iki büyük üstadın peşinden Kur’ân elden gidiyor diye hüngür hüngür ağladığı vakidir.

1985-1997 yılları arasında Fatih’te Draman semtinde bulunan Karaali Camiinde görev yapmıştır. 28 Şubat zulmünün sürdüğü yıllarda, Bayram Ali Hoca da bu zulümden nasibini almış ve 1997-2001 yılları arasında sürgün olarak gönderildiği Arnavutköy’deki Hacımaçlı Köyü Camiinde vaazlarına devam etmeye çalışmıştır. Hatta bu camideki vaazları esnasında onu dinleyen cemaate gözdağı vermek için caminin önünde devamlı surette silahlı Panzer beklerdi. Sanki bu memleket Yahudi elinde esir Filistin’di. Bayram Hoca en son olarak 2001-2002 yılları arasında Küçükköy’deki Mevlana Camiinde görev yapıp 2002 yılında emekli olmuştur.

Hayatını Efendi Hazretlerinin emri doğrultusunda yaşamaya çalışan ve akademiyi terk edip zor şartlar altında imamlık yaparak sürdürmeye devam eden Bayram Ali Hoca, Şeyhine ziyadesiyle bağlı biriydi. Efendi Hazretlerini dinleyerek ne kadar doğru bir tercih yaptığının kanıtı da, bizzat kendisinin yaşadığı hayattır. Onu bu denli büyük yapan; Şeyhi Mahmud Efendi Hazretlerinin sözünü dinlemede sureta değil, hakiki bir tavır sahibi olmasıdır.

Onun Davası Şahsiyet Davasıydı
Bayram Ali Hocanın davası tek kelime ile anlatılsa herhalde o kelime “Şahsiyet” olurdu. Müslümana yakışır ‘Şahsiyet’, Kâinatın Efendisi Muhammed Mustafa (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e yakışır ‘Şahsiyet’. Bu yüzden yıllar sonra üniversiteden bir sınıf arkadaşının akademide yükselip fıkıh ilminde ihtisas sahibi olduktan sonra, sırf dünya metaı için uluslararası bir münafığa methiye dizdiğini görünce, yüreği sızlamıştır.

Bayram Ali Hoca, Efendi Hazretlerinin himmeti sayesinde kürsülerden Şîa’nın, ümmet-i Muhammed için ne denli büyük bir tehlike olduğuna dikkat çekmiş, Vehhâbîliğe ve ruhsuz İslâm anlayışına karşı durmuş, ılımlı İslâm’a ve dinler arası diyalog tehlikesine karşı, özelde cemaatini, genelde ise tüm Müslümanları uyarmaya çalışmıştır. Allah Teâlâ da ona bu sadakati ve hizmetleri sebebiyle ahir zamanda insanların hakkıyla elde etmesinin çok zor olduğu bir nimeti, yaşadığı çileli hayatının tacı olarak şehadeti nasip etmiştir. Hem de ne şehadet! Şeksiz, şüphesiz bir şekilde yüzlerce insanın gözü önünde “Allah” derken kalbinden hançerlenerek nasip olan şehadet!

Davaya Sadakat ve Şehadet
Tam 12 sene önce, 3 Eylül 2006 tarihinde, İsmailağa Camii’nin mihrabında, Bayram Ali Hoca her zamanki gibi cemaate yaptığı sabah sohbetini bitirmiş, sohbetin son duasını ediyordu. Cemaatin içinden birisi, gayet soğukkanlı bir şekilde Hocaefendinin yanına yaklaştı. Bunu gören cemaat onun Hocaya bir soru soracağını zannediyordu. Bayram Ali Hoca’nın tam önüne oturan haşhaşî birden sakladığı hançerini çıkarıp onun İslâm sevgisiyle dolu kalbine sapladı. İsmailağa Camii’nin içinde, Hızır Efendi’den sonra bu ikinci Hoca cinayetiydi.

Bayram Ali Hoca’nın Hızır Efendi’nin şehadetinde söylediği ifadeyle: “Bak Hızır Efendi rahmetliyi İsmailağa’da vurdular, şehid ettiler. Bana göre İsmailağa’da Muhammed Mustafa (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şehid edilmiştir. Hoca Peygamber vekilidir. Camide Hocanın öldürülmesi demek camide Muhammed Mustafa’nın (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şehid edilmesi demektir.”

Bayram Ali Hocanın şehadetiyle bir kez daha camide Muhammed Mustafa (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Şehid ediliyor; ama katiller (azmettiriciler) yine ortada yok ve bu durum yine hiç kimsenin umurunda değil. Aynı sohbetinde Bayram Ali Hoca cemaate şöyle dert yanıyordu: “Bakın, o olaydan sonra (Hızır Efendi’nin cinayeti) yine ciddi bir tedbir alınmış değil. Bu ne demek oluyor; Ey Hızır Hoca’yı vuranlar, bizde çok şehid olacak adamlar var, gelin kimi istiyorsunuz; Bayram Hocayı mı alın, vurun götürün! Ben ölsem kim benim hukukumu arayacak ki; hiç kimse aramayacak.”

Şehadetinin üzerinden uzunca bir süre geçmiş olmasına rağmen, bu cinayet davasında santim yol alınmış değil. Bayram Hoca ne kadar da doğru söylemiş. Kaybının acısını yüreğinde hisseden çok az insanın dışında kimse onun hukukunu aramadı. Aramakta istemedi. Rabbim her iki şehidimize gani gani rahmet eylesin!..

Kaynak için tıklayınız

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.