Yeni Doğan Bir Çocuğa Hangi İsim Konulmalıdır?
Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), oğlu İbrâhim dünyaya gelince:
“Bu gece bir oğlum doğdu; ona atam İbrâhim’in adını verdim.” buyurmuşlardır.
Bu hadis, ismin ne zaman konacağı hususunda önemli bir delildir. (Ebû Dâvud, Cenâiz, 24) Ayrıca bir kimseye birden fazla isim verilebileceği de yine Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) belirtilmiştir. (Buharî, Menâkıb, 17; Müslim, Fezâil, 124)
Anlamı İslâmî akîdeye uygun olmayan, dinin yasakladığı bir anlam taşıyan isimlerin çocuklara verilmesi uygun değildir. Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yeni Müslüman olanların şirk dönemindeki isimlerini değiştirmez, genellikle aynen bırakırdı. Ancak bu isimler arasında, mânâsı çirkin veya Allah’tan başkasına kulluğu ifâde edenler varsa, meselâ müşriklerin taptığı putlardan biri olan Uzzâ’nın kulu anlamındaki Abdüluzzâ, Kâ’be’nin kulu anlamındaki Abdülka’be ve benzeri isimleri genellikle, Allah’ın kulu mânâsında Abdullah veya Rahman’ın kulu mânâsında Abdurrahman gibi isimlerle değiştirirdi. Kesmek anlamına gelen Sarim ismindeki bir sahâbinin ismini de, mutlu anlamına gelen Saîd; Berrâ olan bir kadının adını Zeyneb olarak değiştirmiştir. (Buhârî, Edeb, 108; Ebû Dâvud, Edeb, 62; İbn Mâce, Edeb, 32)
Ayrıca, Firavun ve Kârun gibi zulüm ve küfür önder ve sembolleri olan isimlerin verilmesi de İslâm’da yasaktır.
”Allah katında isimlerin en güzeli Abdullah ve Abdurrahman’dır.” hadisi (Buhârî, Edeb, 105-106; Müslim, Âdab, 2; İbn Mâce, Edeb, 2; Tirmizî, Edeb, 64; İbn Hanbel, II, 24, 128) isim koyma hususunda İslâm’ın genel prensibini belirlemektedir.
Çocuklarımıza vereceğimiz isimler, Allah’a kulluk ifâde eden, İslâmî gayelere ve insan haysiyetine uygun, çevremizdeki insanların genellikle hoşlanacakları, kulağa hoş gelen, İslâm büyüklerinden hâtıra kalan mânâsı güzel olan isimlerden herhangi biri olabilir.
Daha önceden pek duyulmamış diye, yapmacık ifâdeler taşıyan, İslâm toplumunda hiç kullanılmayan uydurma ve müslüman olmayanlara ait isimlerin çocuklarımıza ad olarak verilmesi doğru değildir. Çünkü, Rasûlullah (Sllallahu Aleyhi ve Sellem)
“Kıyâmet gününde babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Bu bakımdan çocuklarınızın isimlerini güzel koyunuz.” (Ebû Dâvud, Edeb, 61; İbn Hanbel, V, 194) buyurmuştur.
İMAM-I RABBANİ HAZRETLERİNDEN UYARI
Hân-ı Hânân ismi ile meşhûr Abdürrahîm’e yazdığı 23 numaralı mektubunda İmam-ı Rabbani Hazretleri şöyle buyuruyor:
Ne kadar şaşılacak şeydir ki, kıymetli teveccühünüze kavuşmakla şereflenen şairlerden birinin, bir kâfir ismini soyadı aldığını işittim. Hem de, kendisi seyyidlerden, sevmemiz lâzım gelen büyüklerden biridir. Keşke bunu duymasaydım. Bu alçak ismi acaba niçin aldı? Bir türlü anlıyamıyorum. Böyle ismleri almaktan, korkunç arslanlardan kaçmaktan, daha çok kaçmak lâzımdır. Böyle ismleri, her çirkinden daha çirkin görmek lâzımdır. Çünkü, bu ismler ve onların sahipleri, Allahü teâlânın düşmanlarıdır. Onun Peygamberinin düşmanlarıdır.
Müslümanların, [ister hıristiyan olsun, ister yahudi olsun, isterse Kitapsız olsun bütün] kâfirleri düşman bilmesi emrolunmuştur. Bu gibi pis ismleri, evladına koymamaları, her müslümana vâcibdir. Benim tarafımdan ona söyleyiniz! Bu ismi değiştirsin! Onun yerine, ondan hayrlı ve müslümana yakışan bir ism koysun. Müslüman olana, müslüman ismini koyması yakışır. Allahü teâlânın sevdiği ve Onun Peygamberinin beğendiği, islâm dîninde bulunmakla şereflenmiş bir kimsenin hâline uygun da, ancak budur.
[Ebû Dâvüd ve Muhammed ibni Hibbân bildiriyor ki, Resûlullah, (Kıyâmet günü ismlerinizle ve babalarınızın ismleri ile çağrılacaksınız. Onun için güzel ismler alınız!) buyurdu. Tirmizî bildirdiğine göre Âişe buyurdu ki, (Resûlullah çirkin ismleri değiştirirdi).]
Tirmizî ve İbni Mâce bildiriyor: Abdüllah bin Ömer buyurdu ki, (Hazreti Ömerin bir kızının adı Âsıye yâni isyân edici idi. Resûlullah, onu değiştirdi. Cemile yaptı). Bunlar gibi, daha birçok insan, yer ve sokak ismini değiştirerek, müslümana yakışan ismler taktığını Ebû Dâvüd bildirmektedir. Hadis-i şerifte, (Kötü zan altında kalınacak yerlerden kaçınız!) emrolundu. Dinsizlik alâmeti olan ve bu zannı uyandıran ismleri koymaktan, [sözleri söylemekten ve alâmetleri kullanmaktan ve işleri yapmaktan] kaçınmak, her müslümanın vazîfesidir. Bekara sûresi, ikiyüzyirmibirinci âyetinde meâlen, (Mümin olan bir köle, kâfir olan bir beğden, daha kıymetlidir!) buyuruldu.
Muhammed aleyhisselâmın yolunda gidenlere, Allahü teâlâ, selâmet versin! Âmîn.