Uzeyr Aleyhisselam
Uzeyr[1] b.Cerve[2] Hârûn Aleyhisselâmın zürriyetindendir.[3]
Uzeyr Aleyhisselâmın Esirliği Ve Peygamberliği:
Buhtunnassar; Beytülmakdis´i yıktığı zaman, İsrail oğullarının Tevrat okuyanlarından ve Bilginlerinden öldürdüğü kırk bin kişi arasında, Uzeyr Aleyhisselâmın babasını ve dedesini de, öldürmüş[4]; o sırada, küçük bir çocuk olan Uzeyr Aleyhiselâmı, küçük gördüğü için, öldürmemişti.
Kendisinin, Tevrat okuduğunu da, kimse bilmiyordu. [5]
İsrail oğullarından alınan esir çocuklarla birlikte, o da, Bâbil toprağına götürülmüştü. [6]
Buhtunnassar´ın elindeki esirler içinde, Danyal Aleyhisselâm gibi, Uzeyr Aley-hisselâm da, bulunuyordu. [7]
Buhtunnassar, öldükten[8] ve Beytülmakdis imâr edildikten sonra, oraya dönen İsrail oğulları arasında idi. [9]
Uzeyr Aleyhisselâm, kırk yaşına bastığı zaman, Yüce Allah, ona, hikmet verdi.
Tevratı, onun kadar ezberleyen ve bilen yoktu. [10]
Allah´ın, Salih ve Hakîm bir kulu olduğu, muhakkak[11] ve İsrail oğulları Peygamberlerinden bir Peygamber olduğu meşhurdur. [12]
İsrail oğulları, Beytülmakdis´e döndükleri zaman[13], yanlarında Tevrat yoktu.
Çünki, Beytülmakdiste bulunan şeyler alınırken, Tevrat ta, ellerinden alınıp yakılmış ve yok edilmişti. [14]
Yüce Allah, İsrail oğulları için, Tevratı, yenilesin ve bu, kendileri için de, bir Mucize olsun diye, Uzeyr Aleyhisselâmı, gönderdi.
O da, onlara, Tevratı okuyup yazdırdı, ve: “Tevrat, işte, budur!” dedi. [15]
İsrail oğulları; Tevrattaki helalları, haramları, yeniden öğrenmiş oldular ve Uzeyr Aleyhisselâma da, hiç bir kimseye göstermedikleri sevgiyi gösterdiler.
O da, onları, düzeltti.
Yüce Allah tarafından ruhu kabz olununcaya kadar, onların arasında oturdu.
Ona ve gönderilen bütün peygamberlere selâm olsun!
Uzeyr Aleyhisselâm´dan sonra İsrail oğulları arasında bir takım bid´atlar çıktı. [16]
Yanlış inançlara saptılar:
“Yüce Allah; Tevratı, kalblerimizden silip giderdikten sonra, onu, bizim aramızdan, Kendisinin oğlundan başka hiç bir kimsenin kalbine koymaz!” [17]
“Uzeyr, Allah´ın oğludur!” diyecek kadar ileri gittiler. [18]
Yüce Allah, Yehûdîlerin ve Hıristiyanların bu husustaki dalâletlerini ve kendilerine inen Kitapları nasıl değiştirdiklerini, Kur´ân-ı Kerimde şöyle açıklar:
“Yahudiler: Uzeyr, Allah´ın oğludur! dedi(ler). Hıristiyanlar da: Mesih (İsâ) Allanın oğludur! dedi(ler).
Bu, onların ağızlarıyle (geveledikleri câhilce) sözleridir ki, daha önce küfr edenlerin sözlerini taklid ediyorlar.
Hay Allah kahredesi adamlar! (Hakdan, bâtıla) nasıl da, döndürülüyorlar!
Onlar, Allah´ı, bırakıp Bilginlerini, Rahiplerini, Meryemin oğlu Mesih´i tanrılar edindiler.
Halbuki, bunlar da, ancak, bir olan Allah´a ibadet etmelerinden başkasıyla em-rolunmamışlardır.
O´ndan başka hiç bir İlâh yoktur.
O, bunların eş tutageldikleri her şeyden münezzehdir. [19]
“Elleriyle Kitabı (yalan yanlış) yazıp da, sonra, onu, az bir baha ile satabilmek için:
Bu, Allah katındandırü diye gelenlerin vay haline!
Vay şu kazanmakta oldukları (günah) yüzünden onlara!” [20]
“Ehl-i Kitab´dan öyle bir güruh vardır ki:
(Bir şey okuyorlarmış gibi) dillerini, Kitaba doğru eğip bükerler, siz, onu, Kitab-dan sanasınız diye.
Halbuki, o, Kitabdan değildir.
“Bu, Allah katındandır! derler.
O ise, Allah katından değildir.
Allâha karşı, kendileri bilip dururken yalan söylerler. “[21]
Yüz Yıl Ölü Bırakılıp Diriltilen Zat Uzeyr Aleyhisselâm Mıydı?
Bakara sûresinin 259. âyetinde yüz yıl ölü halde bırakılıp diriltildiği açıklananın Zat´ın, Uzeyr Aleyhisselâm olduğu da, ileri sürülmekte[22] ve:
“Selef ve Halef Ulemâsının çoğunluğu katında meşhur olan, budur!” denil-mektedir. [23]
(Uğranılan harap şehir Beytülmakdis olduğuna göre) Uzeyr Aleyhisselâmın, oraya, ancak, Buhtunnassar, öldükten sonra geldiği[24] ve kendisinin, Beytülmakdis imar edildiği zaman[25], İsrail oğullarından, oraya dönen halk arasında bulunduğu da[26], unutulmamak, gözönünde tutulmak gerekir.[27]
——————————————————————————–
[1] Sâlebî Arais s.344, Ebülfida Elbidaye vennihaye c.2, s.43.
[2] Ebülfida Elbidaye vennihaye c.2, s.43.
[3] Sâlebî Arais s.344, Ibn Asâkirden naklen Ebülfida Elbidaye vennihaye c.2, s.43.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/279.
[4] Sâlebî Arais s.344.
[5] Sâlebî Arais s.346.
[6] Sâlebî Arais s.344.
[7] Ibn Kuteybe Maarif s.22-23.
[8] Muhyiddin b. Arabi Muhadaratülebrar c.1, s. 136.
[9] Taberî Tarih c.2, s.5, Ibn Esir Kâmil c.1, s.280.
[10] Ebülfida Elbidaye vennihaye c.2, s.43.
[11] Ebülfida Elbidaye vennihaye c.2, s.44.
[12] Ebülfida Elbidaye vennihaye c.2, s.46.
[13] Sâlebî Arais s.347, Ibn Esîr Kâmil c.1, s.280
[14] İbn esîr Kâmil s.270
[15] Sâlebî Arais s.347
[16] Ibn Esîr Kâmil c.1, s.271
[17] Sâlebî Arais s.347
[18] Sâlebî Arais s.347, Ibn Esîr Kâmil c.1, s.271.
[19] Tevbe: 30-31.
[20] Bakare: 79.
[21] Âli imran: 78.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/279-281.
[22] Sâlebî Arais s.344, ibn Ebîr Kâmil c.1, s.270.
[23] Ebülfida Elbidaye vennihaye c.2, s.43.
[24] Muhyiddin b. Abart Muhadaratülebrar c.1, s.136.
[25] Taberi Tarih c.2, S.5, ibn Esir Kâmil c.1, s. 280.
[26] Taberi Tarih c.2, s.5, İbn Esir Kâmil c.1, s.270, 280.
[27] M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/281.