Daimi Huzur
Huzura giden yolun ışığı olmak için çalışıyoruz...

152. MEKTUP

0 43

MEVZUU : Resule itaat, ayniyle Hakka itaat olduğunun beyanıdır.

***

NOT : ÎMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu, Seyyid Feride yazmıştır.

***

Allah-ü Teâlâ, bir âyet-i kerimede şöyle buyurdu:

— «Bir kimse, Resul’e itaat ederse, gerçekten Allah’a itaat etmiş olur.» (4/80)

Allah-ü Teâlâ bu âyet-i kerimede, Resul’e itaati, ayniyle, Allah’a itaat kabul etti. Resul’e itaat olmadan; Allah’a itaati, Allah’a itaat olarak kabul etmedi. Bu manayı tekid için:

-— «Kad (gerçekten)..»

Lafzı ile teyid ve tekid etti. Bu mananın hakikat olduğunu anlattı. Ta ki, hevesine kapılan bir kimse, bu iki itaat arasında bir ayırım yapmaya; birinin yerine diğerini tercih etmeye..

Allah-ü Taâlâ, bir başka yerde, bu iki itaatin arasını tefrik edenleri ayıpladı. Bunun için şöyle buyurdu:

— «Allah ve Resulü arasında tefrik yapmak isterler.» (4/150)

***

Evet..

Meşayihten bazılarında, halin ve sekrin ağır basması sonucu, üstteki manaya bakarak, iki itaatin arasını ayıran bazı sözler zuhur etmiştir. Birini, diğerine tercih eden mahabbet manası anlaşılmıştır. Bu manada şöyle anlatıldı:

— Sultan Mahmud Ganevî, saltanatı günlerinde, Harkan karyesi yakınlarına konakladı. Vekillerinden birini, Ebu Hasan Harkanî’ye yolladı ve huzuruna kabul edilmesini istedi. Sonra şöyle dedi:

— Eğer onda, bu kabul için bir duraklama görürsen, şu âyet-i kerimeyi kendisine oku:

— «Allah’a Resul’e ve sizden emir sahiplerine itaat ediniz.» (4/59)

Elçi, Ebu Hasan Harkani’nin yanına gitti, ama kendisinde bir duraklama gördü. Bunun üzerine, üstteki âyet-i kerimeyi okudu. Şeyh Hasan cevab olarak ona şöyle dedi:

— Ben, Allah’a itaatle meşgulüm. O kadar ki, Resul’e itaat için, bile hoş zaman bulamıyorum. Nerede kaldı ki, emir sahiplerine itaata zamanım olsun.

Bu sözü ile, Hazret-i Şeyh, Sübhan Hakka itaati, Resul’e itaatin gayrı saydı. Ki bu kelâm: İstikametten uzaktır. Halleri istikamet üzere olan meşayih, bu gibi sözleri söylemekten sakınırlar. Bilirler ki: Hakka itaat, Resul’üne itaattadır. Hem de şeriatm, tarikatın, hakikatin bütün mertebelerinde.. Şuna da inanırlar ki: Resulüne itaat olmadan, Sübhan Hakka itaat davası, aynı dalâlettir.

***

Anlatıldığına göre, Mehne beldesinin Şeyhi Şeyh Ebu Said Ebu Hayr bir meclis kurmuş. Bu mecliste, Horasan Sadatının ileri gelenlerinden biri bulunuyormuş. Tam bu sırada, haline mağlup bir meczup içeri girmiş. O Şeyh bu meczubu o ileri gelen Seyyid’den öne geçirmiş. Seyyid bu durumu iyi bulmayınca şöyle demiş:

— Sana tazim etmek, Resulûllah’ın sevgisindendir. Bu meczuba tazim dahi, Allah sevgisindendir..

Ancak, halleri istikamet üzere olan büyükler, böyle bir ayırım cevaz vermezler. Sübhan Haklan mahabbetinin, Resulünün muhabbetine ağır basmasını, sekr halinden sayarlar. Böyle bir şeyi dahi, fuzulî olmaktan başka bir şey saymazlar.

***

Ancak şu kadarını bilmek lâzım gelir ki: Kemal mertebesinde, Sübhan Hakkın mahabbeti ağır basar ki burası velâyet mertebesidir. Resulünün mahabbeti ise., tekmil makamında ağır basar; ki bunda: Nübüvvet makamından nasip vardır.

Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, Allah’a itaatin aynı olan Resulüne İtaatta bize sebat ihsan eylesin.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.