Daimi Huzur
Huzura giden yolun ışığı olmak için çalışıyoruz...

Efendi Hazretleri 13. Sohbet

0 193

ALLAH’A MUHALEFET EDENLER
Ali Haydar Efendi (Kuddise sirrahu) Hazretleri buyururdu;
”Oğlum Mahmud! Din-i Mübin-i İslamın devam ve bekası, emri bil maruf, nehyi anil münkere, inkırazı (yol olması) ise emri bil marufu nehyi anil münkeri terk etmeğe bağlıdır.

Dersimizin ayetlerine başlayalım

Allah Teala Hazretleri kullarına bir miktar akıl verdi. Ama sahibi, bu akılla müstakillen dosdoğru yolu bulamaz. Akıl her ne kadar hüccet yani delil ise de hüccet-i baliğa değildir.
Hücceti baliğa: Son derece delil demektir. Yani Allah Teala’nın muradının ve rızasının ne olduğunu akıl tam olarak anlayamaz. Bunu ancak Allah Teala bilir ve peygamber vasıtasıyla insanlara bildirir.

Hücceti baliğa ancak Peygamberan-i İzam (Salavatullahi Ala Nebiyyina ve Aleyhim Ecmein) in gönderilmesiyle tamamlanmıştır. Yüce Allah peygamberi vasıtasıyla tebliğ buyurduğu Kuran-ı Kerim’de, daima kullarını dünyevi ve uhrevi felaketlerden, zararlardan korumak için uyandırmakla vaazu nasihat etmektedir. İşte bu sure-i celile ki sure-i Nur adını almıştır, birinci ayetinden son ayetine kadar kulların bilemeyeceği ve seçemeyeceği ahkâmdan bazılarını bildirmektedir.

”Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Her kim şeytanın adımlarına uyarsa, elbetteki o, çirkin ve şeri şerifin kabul etmediği, dinde bilinmeyen şeyleri emreder. Eğer üzerinize Allah’ın fazlı ve rahmeti olmasaydı sizden hiçbir kimse ebediyen temize çıkamazdı ve lakin Allah (-u Teala) dilediğini temize çıkarır. Ve Allah hakkıyla işiticidir, bilicidir”

(Ya eyyühellezine amenu) Ey iman etmiş kullar! burada kısa bir izah gerekmektedir. O da şudur:(Ya), harf-i nidadır. Çağırmak harfidir. Nida övme için olduğu gibi kötüleme içinde olur. Rahmet için olduğu gibi korkutmak içinde olur. Nisbet için olduğu gibi cins içinde olur.
Övme nidası misal:”Ey iman edenler!”, kötüleme nidası misal:”Ey kâfirler!” gibi.

Ayetimizde geçen nida, dostun dosta olan nidasıdır. O ki Allah Teala Hazretleri dostun dostuna nidası ile bizlere nida buyurdu, dostluğuna işaret etmiş oldu.(Eyyüha) O da dostun, dostlarının imanlı olduğuna şehadet etmesidir. Bununla hitap edince yine dostluğa işaret etmiş oldu. Ya Erhamerrahimin! Bizi bu kullarından eyle. Âmin.

Mevla Teala bu ayeti celilede iman eden kullarına hitaben buyuruyor ki:”Sakın şeytanın adımlarına uymayın.”

Bu ayeti kerimede de böyle bir tenbih vardır:

“(Ey kulum!) bana yönelenin yoluna tabi ol”(Lokman suresi:15)

Şeytan Cenab-ı Hakk’a muhalefet etmiştir. Şeytanın izlerine uymak Cenab-ı Hakka muhalefettir. Cenab-ı Hakka muhalefet edenin halini düşünmek lazım.

Şu ayet-i Celile de şöyle buyuruluyor:

”Elbette seninle ve insanlardan sana tabi olanlarla cehennemi dolduracağım.” (Sad duresi:85)

Yine şu ayet-i kerime buranın açıklanmasında yardımcı olacaktır:

“Size Rabbinizden indirilmiş olana tabi olunuz. Ondan gayrisine ve ondan gayrisine dost olana tabi olmayınız. (Mevlaya muhalif dostlara tabi olmayınız). Çok az düşünüyorsunuz (size yetecek kadar düşünmüyorsunuz.) “ (Araf suresi:3)

Eğer bir kimse şeytanın izlerine tabi olursa şeytan onu saptırır, yoldan çıkarır. Zira şeytan daima insana çirkin işlerle ve münkeratla emreder.

“Fahşa” zinaya deniyor ama her çirkin işe de “fahşa” denir. Her çirkin iş işleyen insan şeytanın emriyle iş işlemiş oluyor. Çünkü ancak şeytan ve şeytana uyanlar çirkinlikle emreder. Bu hususta çok basiret üzere olmak lazımdır. Nasıl ki bir insan kendini bütün maddi kirlerden muhafaza eder, işte manevi kirlerden de kendini öyle muhafaza etmesi lazımdır.

Cennet mukaddes bir mekândır. Oraya giren kimse ziyade temiz olmalıdır. Zira cennet Mevla’nın rıza yeridir. Cenab-ı Hakkın cemalini görmek yeridir. Huzur yeridir. Şayet insan anlamayarak kirlenmiş ise bu dini mübin-i İslamın vasıtalarıyla kendini temizlemeye çalışsın

O vasıtalardan bazısını Cenab-ı Hak şu ayet-i kerimede beyan ediyor:

“Ey müminler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayınız. Ve başlarınıza mesh ediniz. Ayaklarınızı yan kemikleriyle (yani topuklarıyla) beraber yıkayınız. Eğer cünüp iseniz gusül ediniz.
Ve eğer hastalar iseniz veya sefer halinde iseniz veya sizden biriniz helâdan gelmiş ise veya kadınlarınıza yakınlıkta bulunduysanız, su bulamaz iseniz o halde temiz bir toprakla teyemmüm ediniz. Ondan yüzlerinize ve ellerinize mesh ediniz.
Bu emirlerle (tekliflerle) beraber Allah(-u Teala Hazretleri) size bir güçlük murad etmemiştir. (Lakin beşeriyet iktizasıyla (gereğiyle) nefis ve şeytana uyarak kirlendiniz.) İşte o kirlerden sizi temizlemek murad ediyor. Ve üzerinize nimetini tamamlıyor belki şükredersiniz.” (Maide suresi:6)

Bu ayet-i celile bizlere mükellef olduğumuz abdestin, guslün ve teyemmümün birer temizlenme vasıtası olduğunu beyan ediyor. Şu halde bunların sünnete uygun bir şekilde nasıl alınacağını hem kendimiz öğrenelim. Hem herkese öğretelim.
KUL NASIL TEMİZLENMELİ?
İstiğfarda temizlenmek vasıtalarındandır. Hele zikrullah hepsinden büyük temizlenme vasıtasıdır.

Niyazi Hazretleri buyuruyor ki:
Savm-u salat-u zekat
Günah kirini mahveder
Darb-ı zikir olmasa
Gönül pası silinmez.

Evvela rabıta ateşiyle kalbi yumuşatmalı, sonra zikir ede ede paslarını silmelidir.
Mevlid-i şerif de buyuruluyor ki:
Bir kez Allah dese aşk ile lisan
Dökülür cümle günah misl-i hazan
ismi pakin pak olur zikreyleyen
Her murada erişir Allah diyen.

“Aşk ile sevgi ile ALLAH dese insan, sonbaharda sararan yaprakların ufak bir rüzgârla tamamıyla döküldüğü gibi o insanın günahları da işte öyle silinir, dökülür. Allah-u Teala Hazretlerinin pak ismini zikreden pak olur, temiz olur. Ve Allah diyen her murada erişir.”

Şu ayet-i kerime de zikrin şerefinin zirveye yükseltildiğini haber veriyor.
“Elbette zikrullah her şeyden büyüktür” (Ankebut suresi:45)

Eğer Allah’ın fazlı ve rahmeti olmasaydı, kullarına analarından, babalarından çok acımasaydı hiç bir kimse ebedi olarak temizlenemezdi.

İşte Allah Teala ve Tekaddes Hazretleri bu Din-i mübin-i İslamın farzlarıyla, vacipleriyle, sünnetleriyle, müstehaplarıyla, edepleriyle bütün günahlarımızı, kirlerimizi temizliyor. Bir tek “La ilahe illallah” 80 sene küfür üzere yaşayan ve bütün günahları işleyen bir insanı pak eder. Anasından doğmuş gibi yapar. Kur’an okumak da insanı pak eder. Kaside-i Bürde de bulunan şu beyit bunu ne güzel açıklıyor:
“Sanki O Kur’an bir havuzdur ki kendisine kömür gibi simsiyah yüzle gelen asilerin yüzlerini bembeyaz eder”

İşte temizlik sebeplerinden öğrenip yapmak lazım.
Bir insan namaza durduğu vakit Allah-u Teala Hazretleri meleklere emir verir: “Bu kulumun ne kadar günahları varsa sırtından inidirin, hafif olarak namaz kılsın” Melekler namazı bitirinceye kadar beklerler. Namazı bitirince melekler sorarlar: “Ya Rabbi! Günahları tekrar yükleyelim mi?” Allah-u Teala Hazretleri buyurur: “Benim keremime layık olan budur ki, bir kulumun günahlarını indirdikten sonra onları tekrar kuluma yüklemem.”

“İslam kendisinden evvel geçen bütün günahların kökünü kazır” ibaresi de bu hususta bize ışık tutuyor.

“Tevbe kendisinden evvel geçen günahları siler”
“Hac kendisinden evvel geçen günahları kesip atar.”
“Şehid olarak ölmek kendisinden evvel geçen günahları kesip atar”
“(Din-i Mübin-i İslamı muhafaza uğrunda) muhacir (hicrete) çıkmak da kendisinden evvel geçen günahları kesip atar.”

Yine üstadımız Hacı Ali Haydar Efendi (kuddise sirruhu) Hazretleri buyurdular ki:
“Her sabah ve akşam, üç defa:
-Euzü billahi-ssemi’l ali mimineşşeydanirracim-
Bir kerede:
-Bismillahirrahmanirrahim-
diyerek sure-i Haşr’in (( Lev enzelna hazel kur’ane………. )) ayet-i kerimesinden sonuna kadar okumakta 5 haslet vardır. Fakat bunu beyan edilen usül üzere okumalı, eksik veya fazla yapmamalı ki bu hasletlere nail olunsun.
1- İnsanın hüsn-ü hatime ile ölmesine,
2- Hüsn-ü Hatimenin en yüksek mertebesi olan şehitlik mertebesi ile ölmesine vasıta olur.
3-Bu ayetlere memur edilmiş yetmiş bin melek, okuyanı sabah okursa sabahtan akşama kadar, akşam okursa, akşamdan sabaha kadar muhafaza ederler.
4- O melekler, yaptıkları zikirlerin, ibadetlerin sevabını ona bağışlarlar.
5- Resulullah (sallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin bir sünneti de işlenmiş olur.

İnsan temizlenmek sebeplerine sımsıkı yapışmalı ve kirletecek şeylerden son derece uzaklaşmalıdır, zira kabirde azab vardır. Mahşerde azab vardır. Korkarım cehenneme de sokar çıkarırlar. Neden temiz yaşamak imkânı varken insan kirli gitsin. Allah Teala Hazretlerinin temizlik vasıtaları varken neden kendimizi o vasıtalarla temizlemeyelim.

Temizlenme sebeplerinden bir tanesi de şu ayet-i kerimede buyurulduğu üzere:

“Nitekim sizin içinizde sizden bir resul gönderdik ki, size bizim ayetlerimizi okuyor ve sizleri son derece güzel temizliyor ve sizlere kitap ve hikmet talim ediyor ve sizlere bilmediğiniz şeyleri öğretiyoruz.” (Bakara suresi:15)

Yine bu Ayet-i Kerime de bunun bir benzeridir.
“Elbette muhakkak. Allah(-u Teala Hazretleri) müminler çok büyük ihsanda bulundu. İçlerinden kendilerinden bir peygamber gönderdi ki onlara Hak (Tealan)ın ayetlerini okuyor ve onları ziyade temizliyor, onlara kitap ve hikmeti talim buyuruyor. Hâlbuki bundan evvel apaçık bir delalet içinde idiler.” (Ali imran suresi:164)

Yani böyle böyle bir elçi göndermek suretiyle kullarını maddi ve manevi bütün kirlerden kurtarmak Allah-u Teala Hazretlerinin sonu olmayan fazl-ı ihsanındandır. Büyük bir fazlı keremidir.

İnsan daima temizlenmeye çalışmalıdır.
Temizlenmeye çalışanlar hakkında Kur’an-ı Kerimde çok müjdeler vardır. Birazda bunlardan bahsedelim. Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Her kim salih ameller işlemiş olduğu halde O’na mü’min olarak gelirse işte onun için en büyük dereceler vardır.”

(Nedir o dereceler?)
“Adn cennetleri ki altlarından ırmaklar akar, orada ebediyyen kalıcıdırlar. İşte bu temizlenmiş olan kimsenin mükâfatıdır.” (Taha suresi:75-78)

Şu ayet-i kerimelerde de şöyle buyuruluyor:
“Muhakkak o kimse felaha ermiştir ki temizlenmiştir.” – “Ve Rabbinin ismini zikredip namaz kılmıştır.” – “Belki siz (temizlenmek şurada dursun) dünya hayatını tercih ediyorsunuz.” – “Halbuki ahiret daha hayırlıdır daha bakidir.” – “Şüphe yok ki bu nasihat elbette evvelki sahifelerde vardır”

(Evvelki sahifeler de nedir?)
“İbrahim (Aleyhisselam) ve Musa (Aleyhisselam) ın sahifeleridir.” (A’la suresi:14-19)

Şu ayet-i kerimelerde de buyuruluyor ki:
“Muhakkak nefsini tezkiye eden yani temizleyen felaha (kurtuluşa) kavuştu.” – “Muhakkak nefsini masiyet bataklığına gömen de hüsrana (zarara) uğradı.” (Şems suresi:9-10)

Her kim temizlenirse kendi nefsi için temizlenmiş olur. Son varacağımız yer Mevla’nın huzurudur.
İnsan temizlenmeden kendini temizlendim diye medh etmemelidir.
Mevla Teala buyuruyor ki:
“Şimdi nefislerinizi temize çıkarmayın.” (Necm suresi:32′den)

Şu ayet-i kerime de buna yardım ediyor:
“Bakmadın mı o kimselere ki nefislerini tezkiye (medh) eder dururlar. Belki Allah(u- Teala) dilediğini tezkiye eder. Ve çekirdek zarı kadar zulm olunmazlar.”(Nisa suresi:49)

Tekrar ders ayetimize dönelim:
“Lakin Allah-u Teala dilediği kimseyi ziyade temizler.”

Bu ayet-i celile-i cemilemizin buyurmuş olduğu temizlik bütün temizliklere işarettir. Hususi olarak iftira atmakla alınan kirlerin temizlenmesi murad olunmuştur. Bundan evvelki sayfada geçen bir ayet vardır. Eğer onu müzakere edersek nasıl kirlendiğimizi anlarız.

“Muhakkak öyle kimseler ki iman edenler arasında çirkin şeylerin yayılmasını seviyorlar. O kimseler için dünyada ve ahirette pek acıklı bir azap vardır. Allah bilir siz bilmezsiniz.” (Nur suresi:19)

İnsanoğlu başkalarının ayıpları yayılsın, kusurları bilinsin, insanlar onun ayıplarını bilsinler de ondan soğsunlar, bana ısınsınlar, herkesin yanında ben değerli olayım diye düşünür. Mevla Teala böylelere; bir kimsenin ayıplarını başkalarına duyurmak şöyle dursun, fena bir sözün dağıtılmasına kalben bir sevgi duyulsa, onlar için dünya ve ahirette pek elim bir azabın olacağını haber veriyor.

“Eğer sizin üzerinize Allah’ın fazlı ve rahmeti olmasaydı (helak olurdunuz) Şüphe yok ki Allah esirgeyici ve merhamet edicidir.” (Nur suresi:19)

Fazl-ı keremiyle hadleri yani cezaları, kısasları tayin bulunmakla bizi dünyada temizlemiş bulunuyor. Ahirette cehennemde yanmadan cennete girelim diye din-i mübin-i islamın bize verdiği ceza bizim için Allah Teala’nın bir fazl-ı keremidir. Allah’ın emirlerini dinlemeyenler kendilerini bataklıklara atmış demektir. İşte bekâr oldukları halde zinayı irtikab edenlere yüzer değnek vurulur. Evli olurlarsa onun cezası “recm”dir.

Ders ayetimizin sonunda gelen (Vallahü Semi’un Alim) başını tefsir etmektedir; bir insan iftira atarsa, gıybet ederse, yalan söylerse, söz taşırsa Allah Teala Hazretleri bunların hepsini işitir. Mevla bunları yapanın bu işi kalpleriyle sevdiğini de bilir. ( Vallahü Semi’un Alim ) “Ziyade işiticidir, ziyade bilicidir” buna işarettir. Yani sevmeyin böyle işleri demektir.

Ayetlerimize devam edelim:
“Sizden fazilet ve servet sahibi olanlar yakın akrabalarına, miskinlere ve Allah yolunda muhacir çıkanlara bir şey vermemek için yemin etmesinler, affetsinler ve görmemezlikten gelsinler. Allah (Azze ve celle Hazretlerin)in sizi bağışlamasını sevmezmisiniz. Allah gafurdur, rahimdir.”

Bu ayet-i celile-i cemile Hazreti Ebubekir Sıddık (Radıyallahu anh) hakkında nazil olmuştur. O’nun ne kadar büyük bir insan olduğunu bizlere bildirmektedir. Zira onun için fazilet sahibidir buyuruluyor.

Hazreti Ebubekir (radıyaalahü anh) ın muhacirlerin fakirlerinden olan bir teyze oğlu vardı. Bedir gazvesinde bulunan ve adı Mıstah olan bu zata, Hazreti Ebubekir (Radıyallahu anh) küçüklüğünden beri infak etmekte idi. Hazreti Ebubekir Ayşe validemize atılan iftira hadisesinde Mıstah’ında alakası olduğunu öğrenince bir daha ona yardım etmeyeceğine dair dair yemin etti.

Mıstah her ne kadar özür beyan ettiyse de kabul etmedi. Böylece Mıstah ihtiyaç içinde ve müşkül bir durumda kalmış oldu. Bunun üzerine bu ayet-i kerime nazil oldu. Hazreti Ebubekir sıddık bu ayet-i celileyi duyar duymaz derhal Mıstah’ı çağırarak bundan sonra iki kat vereceğini bildirdi ve yemini içinde keffaret ödedi.

Ayşe validemizin de bir cariyesi vardı. Bir gün bu cariye vefat etti. Ayşe validemiz çok ağladı. Dediler ki: “Niçin bu kadar ağlıyorsun cariye mi yok?” Ayşe validemiz buyurdular ki: “Evet cariye çok ama bunun gibi bulunmaz.” Sordular “Nasıldı?” Buyurdu ki: “Yat desen kalkardı, kalk desen yatardı.” Dediler: “Bunun nesine heves ediyorsun?” O zaman Ayşe validemiz buyurdu: “Bu bana böyle muahlefet ettikçe ben onu görmemezlikten gelirdim. Rabbimin şu ayeti ile benim amel etmeme sebep oluyordu” buyurdular.

“Güzel bir şekilde görmemezlikten gel” (Hicr suresi:85)

Ey Müslümanlar! Bu ayetler sadece onlara mı indi? Bize inmedi mi? Niçin biz böyle amel etmiyoruz? Niçin biz görmemezlikten gelmiyoruz? Niçin habbeyi kubbe yapıyoruz?

Mevla Teala Hazretleri ne buyuruyor:
“Bana yönelenlerin yoluna tabi olun.” (Lokman suresi:15)

Allah Tealaya yönelenlerin başında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sonra ezvac-ı mutahharat ümmehatül müminin, ehl-i beyt, ashab-ı kiram, müctehid, huffaz, kurra, müfessirin gelir. Bütün bunlar hepsi Allah’a yönelen kimselerdir. Bizim de aklımız varsa, biz de o deryaya girelim.

Buna dair bir ayet-i kerime daha okuyalım.
“İşte onlar Allah(u- Tealan) ın hidayet ettiği zatlardır. Sende onların hidayetine uy.” (Enam suresi:90)

Ya Erhamerrahimin! Bizi bu ayet-i celile ile amil eyle. Onlarla beraber huzura kavuştur. Amin!
İşte bizler de, Allah-u Teala’nın bizi mağfiret etmesini istiyorsak, seviyoruz diyorsak müslüman kardeşlerimizi affedeceğiz, kusurlarına göz yumacağız.

(Ders ayeti)
“Muhakkak o kimseler ki afife, iftiralardan bihaber, mümine olan kadınlara kötülük isnadında bulunurlar, o kimseler dünyada ve ahirette lanete uğratılmışlardır. Onlar için pek büyük bir azab vardır.”

Akıl sahibi hanımlar bu ayet-i celile-i cemileden Allah Teala Hazretleri tarafından kadınlara ne kadar önem verildiğini düşünsünler. Kadın haklarına din-i mübin-i islamda ne kadar riayet edildiğini anlasınlar. Hiçbir delil olmasa bu ayet-i kerime yeter, bundan daha büyük müdafaa olur mu?

Bu sure-i celilenin birinci sayfasında bir ayet vardır:
“Hürre, afife olan müslüman kadınlarına zina isnad eden, sonra dört şahit getirmeyen kimselere seksener değnek vurun ve onların şehadetlerini ebediyyen kabul etmeyin. Onlar fasık kimselerdir.” (Nur suresi:4)

Kimleri muhafaza edin? Hanımları. Hani ya islamda kadınların muhafazası hakkında bir şey yoktu. Bu ayet nedir? Eğer Kur’an okusaydılar ve dikkat etseydiler bu ve buna benzer ayetlerden Mevlanın bu iyiliğini anlayacaklardı. Mutlaka itiraf edeceklerdi. Bir insan ki Kur’an okumaz din-i mübin-i islam’ın aleyhine konuşur. Durmadan günahları yüklenir.

Ders ayetimize gelelim:
“O günde onların aleyhine dilleri ve elleri ve ayakları neler yapmış olduklarına dair şahitlik edeceklerdir.”
“O gün Allah onlara müstehak oldukları cezalarını tamamen verecektir. Ve bileceklerdir ki şüphesiz Allah apaçık haktır”

Hulasa, Kur’an-ı Kerimi ve ba husus bu sure-i Nur’u insan iyi düşünmeli ve bunlarla amel etmeye çalışmalıdır. Bilerek veya bilmeyerek yapılan günahlar için seherlerde ve gecelerde çok tövbe ve istiğfar etmeli ve mümkünse ağlamalı. Mevlaya iltica etmelidir. Ondan sonra da bir daha böyle kusurlara düşmemeye çalışmalıdır.

Mevla Teala kusurlarımızı bağışlasın. Amin

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.