Daimi Huzur
Huzura giden yolun ışığı olmak için çalışıyoruz...

Efendi Hazretleri 52. Sohbet

0 139

SOHBET-52 BAKARA 159-163
–Bir gün liseli bir kıza okula
gitmemesi gerektiğini söylemiştim”

Efendi Hazretleri 52. Sohbet
(Ders Ayeti)
“Şüphesiz indirdiğimiz o çok açık ayetleri ve doğruyu (biz kitapta onu insanlara pek aşikar bildirdikten sonra) gizleyenler (yok mu!) işte onlara hem Allah lanet eder, hem de lanet ediciler (lanet edebilen her şey) lanet eder.”
Bu ayeti Celileler Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in Tevrat’ta yazılı olan bazı vasıflarını insanlara açıklamayan, onlardan gizleyen Yahudiler hakkında nazil olmuştur.
Yahudi âlimleri Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in vasıflarını neden gizlediler? Herkes O’nun peşinden gider, kimse bize iltifat etmez, hediyeler vermez diye düşündüklerinden.
Hâlbuki Mevla Teala, Yahudi ve Hıristiyanlardan, kitaplarında yazılı olan Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in vasıflarını insanlara öğreteceklerine dair misak (söz) almıştı. Nitekim Ali İmran suresinin 187. ayet-i celilesi buna delalet eder şöyle ki:
“Ve (Habibim! Hatırla ki) bir zaman Allah (u Teala), kendilerine kitap verilenlerden ‘Yemin olsun ki, elbette onu (kitabın içinde olan hükümleri) mutlaka insanlara açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz.” Diye kuvvetli söz almıştı.
Onlar ise, onu (o sözü) sırtlarının arkasına attılar (onunla amel etmeyi terk ettiler) ve onun karşılığında, az bir menfaati satın aldılar. Satın aldıkları o şet ne kötüdür.”
Allahu Teala’nın ahkâmını gizlemek başka türlü de olur. Önceleri ahiret ilimleriyle dünya ilimleri beraber okutuluyordu. Bazı şeytan fikirli adamlar dediler ki: “din ile dünya ilimlerini ayıralım. Din ilimlerini okuyanlar imam, müftü olsunlar, dünya ilimlerini okuyanlar da doktor, eczacı, mühendis, mimar vs.”
Bir müddet sonra karşılarına fırsat çıkınca: “Ortaokullarda, liselerde okumadan ne müftü, ne de imam olabilirsiniz.” Dediler. Aileler tamamiyle çocuklarını ortaokullara ve liselere göndermeye mecbur bırakıldılar.
Oralardan diploma alma derdine düşülünce, şeriat ilimlerinin öğrenilmesinden geri kalındı. Şimdi on yedi sen o okullarda okuyorlar. Onlara şeriat ilimlerini almaya mecbur olduklarını söylediklerimizde “yorulduk artık pilimiz bitti” diyorlar.
İyi düşünün! Böyle yapmakla milletten şeriat gizlenmiş oldu mu, olmadı mı? Hâlbuki biz Müslümanların her birimizin öyle dini bilgiler alması lazımdır ki, ayet-i kerimeden ve hadis-i şeriften hüküm çıkarabilmeliyiz.
İşte böyle olmamız gerekirken bu gün bizler, Molla Hüsrev (Rahimehullah) ın yazmış olduğu “Usul-i Fıkıh” adlı eseri okumaktan dahi aciziz. Değil bir ayet-i kerimeden ve hadisi şeriften hüküm çıkartmak, hazır yazılmış, bizlere bırakılmış bir kitabı okuyup anlayamıyoruz. Bu gizlemeye girdi mi, girmedi mi? Girdi.
İlkokulu sekiz sene yaptılar, çocuklarımız oradan 15 yaşında mezun olacaklar. Kız çocuklarının da, erkek çocuklarının da bu yaşta İslami sorumluluğu başlamış olacak amma onların islamdan haberi olmayacak. Hem de onlara artık medrese tahsilinin gerektiği nasıl anlatılır?
Nüfusu herse biraz daha artan Türkiye’mizde milyonlarca insana Kuran-ı Kerimi örtülü kalmış, gizli kalmış senelerce.
Hasan-ı Basri (Rahimehullah) buyuruyor ki:
“Dört şey ile din elden gider:
1- Bildikleriyle amel etmezler
2- Bilmedikleriyle amel ederler
3- Bilmediklerini öğrenmezler
4- Öğrenenlere mani olurlar.
Bir gün liseli bir kız ile konuştum, ona: “Liseye gitmemesi gerektiğini” anlatmıştım. O da: “Anne ve babam lisede okumamı istiyorlar.” demişti. Ben de: “Anne ve babasının doğru olmayan bir şeyi istediklerini, kendisinin onlara uymaması gerektiğini, ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerin böyle emrettiğini” söylemiştim. Liseli kızımız ne dese gerek: “Hoca efendi bir defa bu yola girdim, mecburen devam edeceğim.”
Buna binaen bende şöyle dedim: “Yavrum! Sen bir yerden evine gitmek üzere yola çıksan, bir de baksan ki, senin evinin bulunduğu sokağa değil de yanlışlıkla bir başka sokağa girmişsin ne yaparsın? ‘Olsun yanlışlıkla da olsa ben bu sokağa girdim yoluma devam edeceğim’ der misin?
Analar, balar o çok sevdikleri yavrularının cehennemde yanmasına sebep oluyorlar. “Der’ul emandır bu şehir lakin giren yüz binde bir.”
Çocuklarımızı seviyorsak, yarın ahirette yanmalarına razı değilsek, bizimde cehenneme girmemize sebep olmalarını istemiyorsak, onlara islamı öğretelim Hakkı gizlemekten daha büyük bela yoktur. Bakınız dersimizin ayeti kerimesinde Mevla Teala onlar için ne buyurmuştu?
“Lanet ediciler onlara lanet eder”
Lanet edicilerden murad: İnsan, cin ve diğer varlıkların hepsidir. Hatta günahkârların günahları yağmurun kesilmesine sebep olduğundan, aç kalan vahşi hayvanlar, kuşlar ve yeryüzü haşaratının hepsi, mahrum kaldıkları nimetlerden dolayı, nimetlerin kesilmesine sebep olanlara lanet ederler.
Hakkı gizleyenlere lanet edebilen her şey, bütün eşya, lanet ederken, hakkı gizlemeyip bilakis Kur’an ilmini okuyup, okutan kimseleri, bütün herkes hatta Mevla Teala ve melekleri dahi hayır ile anar.
Nitekim bir hadisi şerifte: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır:
“Muhakkak ki, Allah (u Teala), melekleri, yer gök ehli, hatta yuvasında karıncalar, suda balıklar, insanlara iyiliği öğretenlere dua ederler.”
İlkokulların sekiz seneye çıkarılması din-i mübin-i İslamı gizlemeye girer mi, girmez mi? Girer. Sure-i Zariat’ın 56. ayet-i celilesinde şöyle buyrulmakta:
“Ben, insanları ve cinleri, ancak bana ibadet etsin için yarattım.”
Bu ayeti celilede yaratılış gayemizin diploma olduğu mu söyleniyor? Elbette ki hayır. Bir Müslüman tam manasıyla sarf, nahiv, tefsir, fıkıh ve benzeri ilimleri tahsil etse, bu adam Allahu Teala’nın indinde biiznillah icazet almıştır.
Sizler Allahu Teala’nın mücaz (icazet almış) kullarısınız, böylelikle manevi mühendisler, manevi doktorlar, manevi bakanlardan oluyorsunuz. Resmi kadrolarda değilsiniz amma, ondan daha kıymetli olan manevi kadrolardasınız. Buyrulmuştur ki:
“Eşrat-ı kıyamette okunmya ilim, Ola hem cehl-u şerru şur”
Yukarıdaki beyitten anlaşıldığı üzere, Şer’i ilimlerin okunmaması, okumaya karşı rağbetin azalması gibi sebeplerle cahiliyetin yayılması kıyametin alametlerindendir. İşte bu fesat zamanında, herkesin terk ettiği şer’i ilimleri sizler aldınız, sahip çıktınız, onu diriltiyorsunuz.
“Allah (u Teala) sizleri hayırlı bir mükafat ile mükafatlandırsın.” Amin.
Yahudiler, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in vasıflarını gizlediler. Zamanımızdaki din düşmanları ise, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in getirmiş olduğu şeriatın hükümlerini gizliyorlar.
Hacı Sami ramazanoğlu kardeşimiz demişti ki: “Evinde televizyon olan ihvanımızın ziyaretine gitmeyelim.”
Şeriat ilmi, şeriat düzeni neden istenilmiyor, insanlardan gizleniyor? Şeriat gelirse zina edemeyecekler, içki içemeyecekler, faiz alamayacaklarda ondan.
Özbekistan’a gittiğimizde mekteplerde okutulan kitapları gördük, okuduk. Resmen Allah’ı ve Resulü inkar ifadeli yazılar var.
Rus ordusu Çeçenistan’da din savaşı yapıyor. Amerika, Avrupa da ona bu işinde destekçi. Gavur gavura aşikar yardım ediyor, biz niye duruyoruz, Müslüman kardeşlerimiz yardım etmiyoruz?
Yardım etmez de Allah muhafaza Rusya, Çeçenistan’a yerleşirse, oradan Dağıstan’a, Azerbaycan’a oradan’da Türkiye’ye geçer. Rusya diyecek mi ki: “Türkiye! Siz bizim aleyhimize Çeçenistan’a yardım etmediniz, biz de size zarar vermeyiz.” Tabii ki hayır. Türkiye defalarca Rusya’nın saldırısına maruz kalmıştır. Ya Rabbi! Bizleri şimdiye kadar sen muhafaza ettin, şimdiden sonra da sen muhafaza et.
Çeçenistan’da ölenler şehit, kalanlar gazi oldu, hepsi cennetlik. Can, mal telef olmadıkça şeriat gelmez. Sandalyelerde oturun, vapur dumanı gibi sigaraları tüttürün, bekleyin size bu haldeyken şeriat gelsin. Olmaz öyle şey.
Mevla Teala, din hükümlerini saklayan kimselerin lanete müstehak olduklarını açıkladıktan sonra, tövbe edenlerin kurtulacaklarını beyan etmek üzere şöyle buyuruyor:
(Ders Ayeti)
“Ancak (gizlemek, inanmamak ve sair tövbe edilmesi lazım gelen şeylerden) tövbe edip (kötü hallerini) düzeltenler ve (gizlediklerini) iyice açıklayanlar müstesna. Artık ben onların tövbelerini kabul ederim ve ben Tevvab (bana dönenlerin tövbelerini mübalağa ile kabul eden) im, Rahim (ziyade esirgeyen) im.
Bu ayeti kerimede, tövbe edenlere rahmet ve mağfiret kapılarının açık bulunduğuna müjde vardır ve aynı zamanda şuna işaret edilmiştir: Allah’ın ayetlerini gizlemekten tövbe edenler, bütün günahlarından tövbe etmedikçe, sadece gizlemekten vazgeçerek kendilerini lanetten kurtaramazlar.
Bundan başka, Allahu Teala’nın ve kullarının haklarına taalluk eden her hususta yaptıkları ifsadı düzeltmelidirler. Saptırmış oldukları kimseleri, İslama irşad ederek onları islah etmelidirler ve Allahın kelamından değiştirdiklerini silip, yerine doğrusunu yazmalıdırlar.
Bir de, Allahu Teala’nın inzal buyurduğu ayeti kerimeleri insanlara tam manasıyla açıklamalıdırlar. Onlara uyulması için tövbelerini de açıklamalıdırlar.
Zira kendisine uyulan bir kişinin tövbesini açıklaması ona uyanlarında günahtan kurtulmaları için şarttır. İşte bu son iki şartın yerine getirilmesiyle tövbe tamamlanmış olur. Alimler hallerini düzelterek bu müjdeye nail olmak için koşmalıdırlar.
Demek ki, Mevla Teala, günahından pişman olup tövbe edenleri, kendisinin emrine yönelenleri kabul ediyor. Ama ölünceye kadar tövbe edilmez ve böyle tövbe etmeden evvel ölünürse, hal fenadır.
Nitekim Mevla Teala bu hususta şöyle buyuruyor:
(Ders Ayeti)
“Şüphesiz kafir olup da, kafir olarak ölenler (yok mu?) işte onlar (var ya) Allah (u Tealan) ın, meleklerinin ve insanların laneti onların üzerinedir.
Bu ayeti celileden anlıyoruz ki, bütün Müslümanların kafirleri lanetlemesi gerekir. Binaenaleyh kafir olarak öldükten sonra da bu lanetin devam etmesi gerekir. Hatta kafir olarak aklını kaybeden kimselere bile lanet etmek gerekmektedir. Tefsir-i kebirde böyle zikredilmektedir.
Hazin tefsirinin beyanına göre ise, bu ayet-i kerime, şeytandan başka muayyen bir şahsa ölmeden önce lanet etmenin caiz olmadığına delalet eder. Zira itibar son nefesedir. Belli bir kişinin de küfür üzere öleceği bilinmediğinden, vefat etmedikçe lanete müstehak olduğu söylenemez.
(Ders Ayeti)
“Onun (o lanetin veya cehennemin) içinde ebedi kalıcı oldukları halde, (onlar üzerine lanet vardır) onlardan (ilelebed) azap hafifletilmez ve kendilerinin yüzlerine de asla bakılmaz.
Mevla Teala bu ayeti kerimesinde kafirlere yapılacak azabın şiddetini üç şekilde beyan etmiştir:
1-Ebedi olmak
2- Asla tahfif olunmamak (hafifletilmemek)
3- Tehir ve tecil (geciktirme) kabul edilmemek
Bu azapları tükenmez devamlı tazelenir, durur demektir.
(Ders Ayeti)
“(Ey insanlar!) Hepinizin (ibadet ve ubudiyetine layık ve müstahik) ilahı (hakiki mabudu, zatında ve sıfatlarında asla benzeri olmayan) tek bir ilahtır. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O hem Rahmandır, hem Rahimdir.
Kureyş müşrikleri Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e gelerek: “Ya Muhammed! Rabbini bize vasfet, nesebini (anasını babasını) söyle dediler. Müşriklerin bu istekleri üzerine Allahu Teala Sure-i İhlas ile dersimizin bu ayeti celilesini inzal buyurdu.
Mevla Teala rahman ve Rahimdir. Yani kulunu nihayet derecede acıyıcı ve ona hakiki nimet vericidir. Böyle iken müşrikler Mevla Teala’yı bırakıp elleriyle yapmış oldukları Rab ittihaz ettiler.
Mevla Teala’nın bu ayet-i celileden muradı şudur: Ben sizlere acıyor, hakiki nimet veriyorum, beni bırakıp da kimleri rab ittihaz ediyorsunuz? Sizin rab ittihaz ettiğiniz putlarınız hanginize acıyorlar, hanginize rızık veriyorlar? Hangi yeşil otu bitiriyorlar? Sizlerin yemiş olduğunuz meyveleri, sebzeleri; içmiş olduğunuz suları, teneffüs etmiş olduğunuz havayı yaratan onlar mı? Hayır…
Peki, ya nasıl onları ilah ediniyorsunuz? İlah olanın, herkesin bütü ihtiyaçlarını gidermek gerekir, putların ise kendilerinden haberi yok, nerede kaldı sizin ihtiyaçlarınızı giderecekler!…

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.