Daimi Huzur
Huzura giden yolun ışığı olmak için çalışıyoruz...

Efendi Hazretleri 42. Sohbet

0 68

SOHBET- 42 YUSUF 108-111
–Hoca Kelime-i Şehadet getir deyince…
–Aldatılması kolay olanlar kimlerdir?

Efendi Hazretleri 42. Sohbet
HOCA KELİME-İ ŞEHADET GETİR DEYİNCE!
Bu günkü dersimizin ayetleri Sure-i Yusuf’dan, bu Sure-i Şerif çok acaib tesirli bir suredir, okuyanların sıkıntısını, kederini giderir.
 
(Ders ayeti)
“(Ey Resulüm!) De ki: ‘İşte benim yolum (vazifem) budur (Allah’ın dinine davettir). Ben, Allah’a bir görüş ve anlayış üzere insanları davet ediyorum. Ben ve bana tabi olanlar böyleyiz, Allah’ı bütün noksanlıklardan tenzih ederim, ben müşriklerden değilim”
 
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) in yolu nedir? İnasnları Allah-u Teala’nın yoluna davet etmektir. Mevla Teala sure-i Nahl de Peygamber Efendimize bu vazifesini nasıl yapacağını şöyle beyan buyurmuştur:
 
“(Ey Resulüm!) İnsanları Kur’an’la, güzel söz ve nasihatle Rabbinin yoluna (islama) davet et. Onlara karşı en güzel bir mücadele ile mücadele yap. Şüphe yok ki Rabbin yolundan sapanı en iyi bilendir. Ve O, hidayete kavuşanları da en iyi bilendir.” (ayet:125)
 
İnsanları ikna edici delillerle, Mevla Teala’nın dinine çağırmalıdır. Hiç kimseye:“Sen münafıksın, sen fasıksın, sen hiçbir şey yapamazsın” dememelidir.
 
“Sen akıllı adamsın, Allah-u Teala seni akıllı yarattı, bu din-i mübin-i islamı yaşamaya kabiliyetli kıldı becerebilirsin” diyerek rağbetlendirmek suretiyle Mevla Teala’nın yoluna davet edilmelidir.
 
Mesela: Namaz kılmayan birisine, namaz kılması gerektiğini söylediniz diyelim, kabul etti ise ne âlâdır. Fakat kabul etmediyse, artık durumu Mevla Teala’ya bırakmalıdır.
 
Sure-i Şura’da buyrulduğu üzere:
“Eğer yüz çevirirlerse, seni onların üzerine bir muhafız göndermedik. Senin üzerine düşen tebliğden başka değildir.”(ayet 48′den)
 
İnsanları Allah-u Teala’ya davet eden basiret üzere olmalıdır.
Basiret: Hak ile batılı ayırt eden bilgi ve şeriatta açık delillerdir.
 
Mevla Teala evvela size öğretiyor, siz de öğrendiklerinizi nakletmek suretiyle insanları Allah’ın dinine davet edeceksiniz, aksi takdirde sizin davetiniz, Allah’a ulaştırıcı değildir.
 
Bir kimse Kütahya’ya hiç gitmemişse, oraya giden yolları bilmiyorsa, böyle olmakla beraber oraya gitmek isteyenlere rehber olursa, yolları bilmediğinden bir de bakılır ki, insanları Kütahya’ya değil Trakya’ya götürüyor. Basiret üzere olmak, Mevla Teala’dan öğrenmektir.
Nitekim Mevla Teala Sure-i İbrahim’de şöyle buyurmaktadır:
“Elif, Lam, Ra. Bu Kur’an öyle büyük bir kitaptır ki, insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa, herşeye galip ve hamde layık olan Allah’ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik.”(Ayet:1)
 
Mevla Teala, Kur’an-ı Kerimi indirmekle, kendisine ulaştıran manevi yolları bildirmiş oluyor. İşte bu nedir? Basirettir. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Kur’an-ı Kerim’den alıp bize öğretmiştir.
 
Güneşin, ayın, yıldızların, ateşin, elektiriğin bir aydınlığı, nuru vardır. Acaba ayet-i celilede bahsedilen nur nedir? Aziz ve Hamid olan Allah’ın yoludur.
 
Doğan her çocuk 3-4 yaşlarına kadar zavallıdır, karanlıklar içindedir. Çocuk anlamaya başlayınca annesi vaya babası veya kendisine dini öğretmek için tahsis edilen hocası ona:“Allah var, bizi O yarattı, herşeyi O yarattı, ayı, güneşi O yarattı, bunları felekte O yüzdürüyor” gibi sözler söyler.
 
Bunları öğrenen çocuktan cehalet bulutları, karanlıklar yavaş yavaş kalkar böylelikle ona nur gelmeye başlar. Ne zaman ki tam idrak edecek yaşa gelir, imanın şartlarını öğrenir, iman eder, nura çıkar. İslamın şartlarını tatbik etti mi, nuru daha da parlar. Haramları, mekruhları öğrendikçe, onlardan sakındıkça nuru bir kat daha artar.
 
Üniversite de yunan felsefesini tahsil edenlere: “Aydın adam” deniliyor. Böyle üniversiteli bir genç, kendisi gibi üniversiteli bir genç kız ile evlenmeye karar vermiş. Dini nikahlarını yapmak için gelen hocaefendi gence: “Kelime-i şehadet” getirmesini söylemiş, aydın(!) genç, hocaefendinin ne demek istediğini anlayamamış, müsade isteyip kelime-i şehadet aramak için odadan dışarı çıkmış.
Hoca efendi genç kıza: “Kelime-i şehadet getirirmisiniz?” dediğinde onun cevabı ne olsun dersiniz: “Hoca efendi ben bu evin yabancısıyım.” demiş.
 
Bunların neresi aydın? Kelime-i şehadetin ne olduğunu dahi bilmiyorlar. Üniversite okuyanlaın çoğunluğu, bunlar gibi dinden habersizdirler. Ancak annesi-babası öğretmiş yahut kendisi bir hocadan ders almış olanlar müstesnadır.
 
Bu milleti dini ilimlerden ne kadr çok uzak etmişler. Bu kadarda imandan mahrum kalınmaz, birazcık insaf gerek. Hiç bu hal bu millete, o şanlı ecdadın torunlarına yakışır mı? Bu belayı kim ördü başımıza?
Kur’an-ı Kerim ilmine tam vakıf olan bir şahıs basiret üzeredir; insanları Allah’ın dinine çağırır,şeriatı öğretir, fakat şeyhlik yapmaz, tarikat öğretemez.
 
Evet her ne kadar Kur’an-ı Kerim’den alınmışsa da, nasıl ki, Kur’an-ı Kerim ilmine vakıf olabilmek için bir hocaya ihtiyaç duyuluyor ise, batıni ilim olan tarikat için de, batıni ilme vakıf olan silsilesi Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) e dayanan bir mürşide ihtiyaç vardır, kendi başına karanlıktadır
 
“Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır.”
 
Bir tarikata mensup olmadınız amma, mürşide inanıyorsunuz, onun tavsiyelerini tutuyorsunuz, sizin şeyhiniz var demektir. Mevla Teala Resulullah (sallalahu aleyhi ve sellem) e uymayanları kendisine mensup saymıyor ve O’na tabi olmamız babında şöyle buyuruyor:
 
“De ki: Eğer Allah(-u Tealay)ı seviyor iseniz, bana ittiba ediniz ki, Allah(-u Teala)da sizi sevsin ve sizin için günahlarınzı affetsin ve Allah Gafurdur, Rahimdir.” (Ali imran:31)
ALDATILMASI KOLAY OLANLAR KİMLERDİR?
Allah’ın dinine davet etmek Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in vazifesi olduğu gibi, O’na tabi olanların da vazifesidir.
 
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) e tabi olanlar kimlerdir? Onun gibi inanan, Onun gibi namaz kılan, Onun gibi zekat veren, Onun gibi bütün islami vecibeleri yerine getirenlerdir.
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizden sonra Cebriyye, Kaderiyye, Şia ve Alevilik gibi batıl inanç ve amellere sahip olan fırkalar çıktı. Bu çok üzücü bir şey.
 
Bunları bırakalım hepimiz Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) e aynen tabi olan Ehl-i Sünnet ve’l cemaat’e uyalım, uyalım da kurtuluşa erelim. Ehl-i Sünnet ve’l cemaatin reisi Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)dir, Erkanı Hulefa-i Raşidin’dir, Efradı Sahabe-i Kiramdır.
 
İki üç yıl evvel vefat etmiş olan bir hoca efendiyi rüya da gördüler, kendisi sakalsızdı. Halbuki hayatta iken sakalı vardı. Dediler ki:“Sakalın niçin yok?” O: “Biz cennetteyiz, cennette sakal yoktur.” diye cevap verdi. Ve şöyle bir tenbihte bulundu: “Millete söyleyin Ehl-i Sünnet Ve’l Cemaat mezhebinden olsunlar. Ben onlara mensub olduğumdan bir çok kusurlarımı bağışladılar.” Rüyadır ama dine uygundur.
 
İmanın şartlarını, İslamın şartlarını öğrenip, içki içmek, kumar oynamak gibi Mevla Teala’nın haram kıldığı şeylerden kaçınarak emirlerini yerine getirdiğimizde Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)e uymuş oluruz.
 
Bir ibarde şöyle gelir:
“Kolu paçayı sıva,din işlerinde müctehid (gibi) ol.
Çekilip (hiç itiraz etmeksizin körü körüne) çekilmekliği kabul eden devenin misli olma.”
 
Bu beyitin kıssası şöyledir:
 
Eskiden tren, gemi, kamyon gibi vasıtalar olmadığından ticaret eşyaları develerle taşınırdı. 200-300 deve zincirleme kafile halinde giderlerdi.
Böyle bir kafile gece yol alıyordu.Öndeki deve durdu, sahibi de uyuya kaldığından bundan habersizdi, deve durunca yuları sarktı, bir tarla faresi geldi ipi kesti, taktı dişine başladı deveyi deveyi çekmeğe, koca deve farenin arkasından gitti. Derken fare yuvasına girdi ipi halen çekiyor, bu esnada devenin sahibi uyandı bir de baktı, ne görsün devesi bir deliğin başında duruyor.
 
Okumayan adam bu kıssada anlatılan deveye benzer, bir dinsizin ufacık bir asılmasının peşine gider, aldatılması kolaydır, bu kadar da gözü kapalı itaat olur mu?
 
Gelelim dersimizin ayet-i celilesine, Mekke müşriklerinin: “Allah-u Teala, peygamber gönderecek olsaydı meleklerden gönderirdi.” demeleri üzerine şu ayet-i celile nazil olmuştur:
 
“Ve senden evvel göndermedik, ancak şehirler ahalisinden kendilerine vahyeder olduğumuz bir takım erkekler gönderdik. Münkirler yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı? Baksalar ya kendilerinden evvelkilerin akıbetleri nasıl olmuştur? Ve elbette ahiret yurdu ittikada bulunmuş olnalr için daha hayırlıdır. Artık akıl erdirmiyecek misiniz?”
 
Mevla Teala dersimizin diğer ayet-i kerimesinde de şöyle buyuruyor:
“Nihayet o peygamberin ye’se düştükleri ve kendilerinin hakikaten yalana çıkarıldıklarını zannettikleri zaman onlara nusretimiz geliverdi. Artık dilediğimiz kimseler necata erdirildi ve mücrimler olan kavimden ise azabımız geri döndürülmeyecektir.”
Nuh (aleyhisselam) 950 sene Mevla Teala’nın yardımını bekledi. Peygamberler Mevla Teala’dan ümitlerini kesmezler, lakin Mevla Teala onları öyle imtihanları maruz bıraktı ki neredeyse ümitlerini keseceklerdi.
 
Sure-i Bakara’da mevzumuzlz alakalı olarak şöyle buyurulur:
“Yoksa cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Sizden evvelki geçmiş ümmetlerin hali sizlere gelmedikçe. Onları nice şiddetli ihtiyaçlar, hastalıklar kapladı ve sarsıntılara uğradılar. Hatta peygamberleri ve O’nunla beraber iman edenler:’Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek bir hale geldiler. Haberiniz olsun Allah’ın yardımı şüphe yok ki pek yakındır.” (Ayet:214)
 
Mevla Teala, gönderdiği peygamberler ümitlerini kestikleir zamanda yardımının yetiştiğini beyan ettikten sonra, Yusuf (aleyhisselam)ın kıssasının önemini beyan etmek üzere şöyle buyuruyor:
 
(Ders ayeti)
“Muhakkak ki onların kıssalarında,halisa kul sahipleri için bir ibret vardır. Kur’an uydurulacak bir söz değilidir. Velakin kendisinden evvelkini tasdiktir ve herşeyin mufassalan beyanıdır ve iman eder kavim için bir hidayettir, bir rahmettir.”
 
Yusuf (aleyhisselam)ın hayatının her dönemi ibrettir. Kuyuya atılması, kuyudan çıkması, hapse girmesi, hapisten çıkması, kölelikten kurtulup melikliğe yükselmesi, uzun müddet ayrı kaldıktan sonra, babaları ve kardeşleriyle birleşip görüşmesi, Zeliha valide ile evlenmesi… Bütün bunlarda ibretler vardır. Mevla Teala dilediğini yapar, Onun işine kim karışabilir?
 
Ayet-i Celile’de buyurulduğu üzere:
“(Allah-u Teala) yapacağından sual olunmaz,onlar ise sual olunur.” (Enbiya sr:23)

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.