Daimi Huzur
Huzura giden yolun ışığı olmak için çalışıyoruz...

Peygamberimizin Torunu Hz. Hasan (R.A.) Ebu Muhammed

0 313
 Hz. Muhammed (S.A.V.) Aile Cüzdanı
Birinci Torun
İsim :  Hz. Hasan (R.A.) Ebu Muhammed 
 
Baba İsmi : Ali bin Ebi Talib (R.A.)
 
Anne İsmi : Fatıma bint-i Muhammed bin Abdullah (R.A.)
 
Doğum Yeri Tarihi : Medine-i Münevvere, 15 Ramazan 3 H., 625 M.
 
Cinsiyeti : Erkek
Zevcesinin İsmi : Bir kaç hanımı olmuştur.
Çocukları : 11 çocuğu vardır. Muhammed, Zeyd, Hasan, Hasan, Kasım, Ebu Bekir, Abdullah, Amr, Abdurrahman, Ömer, Talha.
Vefat Yeri ve Tarihi : Medine-i Münevvere’de 28 Safer 49/ 7 Nisan 669 tarihinde vefat etti.
Yezid bin Muaviye ile evlendirilmek vaadiyle kandırılan eşlerinden Ca’de bint-i Eş’as bin Kays tarafından zehirlendi.
Vefat etmeden önce kardeşi Hüseyin’e Rasul-i Ekrem’in yanına, bu mümkün olmadığı takdirde Cennetü’l-Baki’de annesinin yanına gömülmesini vasiyet etti. Mervan bin Hakem birinci teklife karşı çıktığı için Medine valisi Said bin As’ın kıldırdığı cenaze namazından sonra Cennetü’l-Baki’de annesinin yanına defn edildi.
Alamat-ı Farikası:
1- Rasulullah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur.
“Hsan ve Hüseyin, cennet ehlinin gençlerinin efendileridir.” (Tirmizi)
Bera (R.A.) diyor ki :
“Rasulullah (S.A.V.)’i gördüm. Hz. Hasan’ı omzunda taşıyor ve:
“Allah’ım, ben bunu seviyorum, onu sen de sev!” buyuruyordu. (Buhari)
2- Ebu Bekre (R.A.) şöyle der:
“Rasulullah (S.A.V.)’i minberde gördüm, yanında Hz. Hasan vardı. Bazen halka yöneliyor, bazen Hasan’a yöneliyor ve:
“Allah, şu torunumla iki muazzam müslüman orduyu sulya kavuşturacaktır.” buyuruyordu.” (Buhari)
Hicri 40 Senesi Ramazan ayında 5. Raşid Halife olarak Hz. Hasan’a bey’at edildi. Bu esnada Muaviye de halifelik için mücadele ediyordu. Hz. Hasan 6 ay 3 gün halifelik yaptıktan sonra H. 41 senesinde Allah’ın rızasını kazanmak ve Ümmet- Muhammed’in kanını muhafaza etmek maksadıyla halifeliği Muaviye’ye bıraktı ve büyük bir fitneye mani oldu. Böylece insanlar barış ve huzura kavuştular. Bu fedakarlık senesine“Amu’l Cemaa: Birlik yılı” adı verildi.
Bir gün bir kişi Hz. Hasan’a, hilafetten vazgeçmesini ima ederek:
” Selam senin üzerine olsun ey Mü’minlerin en yumşak başlısı” dedi. Bunun üzerine Hz. Hasan (R.A.) şöyle dedi:
“Hayır, Mü’minlerin en yumşak başlısı değilim. Fakat, hükümdarlık uğruna sizin katledilmenize gönlüm razı olmadı.” (Taberi)
3. Rasulullah (S.A.V.) Efendimiz’e çok benzerdi. Hz. Peygamber’in vefatından sonra idi. Ebu Bekir (R.A.) ikindi namazını kılmış ve Hz. Ali ile birlikte mescidden çıkmış yürüyorlardı. Derken Efendimiz’in torunu ve Hz. Ali’nin oğlu Hasan’ı çocuklarla oynarken gördüler. Hz. Ebubekir, Peygamber Efendimiz’e çok benzeyen Hasan’ı görünce farklı aleme daldı. Hemen onu yakalayarak boynuna bindirdi ve şöyle demeye başladı:
“Babam sana feda olsun! Vallahi Rasulullah’a benziyor, Ali’ye değil!”
Ali (R.A.) da yanlarında tebessüm ediyordu. (Buhari)
4- Hz. Hasan (R.A.) kendi çocuklarıyla kardeşinin çocuklarını toplayıp şöyle dedi:
“Yavrularım! Yeğenlerim! Siz bugünkü insanların küçüklerisiniz ancak pek yakında diğer insanların büyükleri durumuna geleceksiniz. Öyleyse mutlaka ilim öğreniniz! Öğrendiği ilmi ezberleyip rivayet etmeye gücü yetmeyen de onu yazıp evine kaysun!”
5- Muaviye, bir gün Medine halkından bir kişiye Hazret-i Hasan’ın ne durumda olduğunu sormuştu.
O da şöyle anlattı:
“__ Ey Mü’minlerin Emiri! Hasan (R.A.), sabah namazını kıldıktan sonra güneş doğuncaya kadar mescidde kalır. Mescidde bulunan ne kadar şerefli, saygıdeğer insan varsa onun yanına gelir ve güneş yükselinceye kadar sohbet eder, konuşurlar. Güneş yükselince iki rekat namaz kılar, ardından mü’minlerin annelerinin yanlarına uğrar ve onlara selam verir, hal ve hatırlarını sorar. Onlar da ona yanlarında bulunan yiyeceklerden ikram ederler. İşte Hasan bin Ali’nin günleri böyle geçer.”
Bunları dinleyen Muaviye teessürle;
“_Biz onun gibi olamadık.” dedi.
6- Bir gün Hz. Hasan (R.A.) Kabe’yi tavaf etti, ardından Makam’ı ibrahim’e gidip iki rekat namaz kıldı.  Sonra yanağını Makam’a koyup ağlamaya başlad:
” Ya Rabbi, senin küçük ve zayıp kulun kapına geldi; Allah’ım, aciz hüzmetçin kapına geldi; ya Rabbi, dilencin kapına geldi; Sen’in yoksulun kapına geldi!” diyor ve bunu defalarca tekrar ediyordu.
Sonra oradan ayrıldı. Yolda kuru ekmek parçalarıyla karınlarını doyurmaya çalışan yoksul insanlara rastladı. Selam verdi. Onlar da Hz. Hasan’ı yemeğe davet ettiler. Hasan (R.A.) yoksullarla birlikte oturdu:
“_Bu ekmeğin sadaka olmadığını bilseydim sizinle birlikte yerdim.” buyurdu ve:
“_Haydi kalkın, bizim eve gidelim!” dedi.
Yoksullar onunla birlikte evin yolunu tuttular. Hz. Hasan (R.A.) onlara yemek yedirdi, elbiseler giydirdi ve ceplerine de bir miktar para koydu.”
7- İsam bin Mustalik şöyle anlatır:
Medine’ye geldim, Hasan bin Ali’yi (R.A.) gördüm. Onun güzel görünüşü, ağırbaşlılık ve vakarı beni hayrete düşürdü, çok hoşuma gitti. Ancak onun be durumu, daha önce babasına karşı gizlemiş olduğum kinden dolayı içimdeki hasedi alevlendirdi:
“_Sen Ebu Talib’in torunu musun?” diye sordum:
“_Evet ” deyince, ona ve babasına alabildiğine sövüp saydım, hakaretler ettim. Hasan (R.A.) bana şefkat ve merhametle baktı, sonra:
“_Euzü billahi mine’ş-şeytani’r-racim, Bismillahi’r-Rahmani’r-Rahim.” dedikten sonra şu ayet-i kerimeleri okudu:
“(Ey Rasulüm!) Affedici ol! İyi ve güzel olan şeyleri emret! (Delil kabul etmeyen ısrarcı) cahillerden yüz çevir! Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın! Çünkü O işitencir, bilendir. Takva sahibi mü’minler, kendilerine şeytandan bir vesvese dounduğunda tezekkür ederler (Allah’ı hatırlar, durup düşünürler.) Bir de bakarsın ki derhal gerçeği görüvermişlerdir.” (Araf)
Sonra bana şöyle dedi:
“_Yavaş ol! Benim için de kendin için de Allah’tan mağfiret dile! Çünkü sen bizden yardım isteyecek olsan biz sana yardım ederiz; seni misafir edip ağırlamamızı istediğinde, ağırlarız; doğru yolu göstermemizi istediğinde seni irşad eder, doğuruyu gösteririz.”
Yaptığım vu aşırılık sebebiyle pişman olduğum yüzümden anlayınca:
“Bugün size kınama ve serzeniş yoktur. Allah sizi mağfiret buyursun. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.” (Yusuf)
“Sen Şam ehlinden misin?” diye sordu. Ben:
“_Evet” dedim. Bunun üzerine o da (şu mısra ile ) cevap verdi:
“Bu benim Ahzem’den beri bilip tanıdığım bir alışkanlıktır.” Ve devam etti:
“_Hoş geldin, safalar getirdin. Allah’ın selamı üzerine olsun! Allah sana afiyet versin, güç kuvvet versin, yardım etsin. Hiç utanma, ne ihtiyacın varsa bize söyle! Hatırına geleni söyle, Bizi, düşündüğünden daha iyi bulacaksın inşallah!”
Bu güzel ahlak karşısında, yeryüzü bütün genişliğine rağmen bana dar geldi. “Keşke yer yarılsa da içine girsem!” diye temenni ettim. Sonra da onun gözünden kaybolarak sıvışıp gittim. Artık bana yeryüzünde ondna ve babasından daha sevimli başka bir kimse yoktu.
8- Hz. Hasan’ın  neslinden gelenlere “Şerif” unvanı verilmiştir. Tarihte bunlar tarafından kurulan  İdrisler, Ressiler, Sa’diler ve halen devam eden Filaliler (Fas) ile Haşimler (Ürdün) gibi birçok hanedan vardır.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.