5. Nefs-i Râziyye
Eğer nefis, bütün muradlarından ve makamlardan tecerrüd ederek tam bir teveccüh ile Allah’ın rızası yoluna sîreten yönelmiş ise râzıyedir.
Ehlullah buyurmuşlardır ki:
Nefis bütün arzu ve isteklerinden tecerrüd ederek her vechile Hakk’a ve teveccüh-i tam ile Rahman’a yöneldiğinde ve bila-fasila daima Rahim ile olmak şuuruna erdiğinde Allah’ tan, hikmetine ve hükmüne ram olarak razı olmuş olur.
Cenab-ı Hak söyle buyurmustur:
“Ey itminana ermiş nefis! Sen Rabbinden, Rabbin de senden razı olarak Cennet’ime gir!448
Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz hazretleri: ”Ben ancak mekarim-i ahlaki tamamlamak için gönderildim” 449 buyurmuştur.
Nefs-i natıka her halinde rıza ile sıfatlandığından ismi, raziyye(razı olan) olmuştur. Nitekim Hak Teala bu nefse: “Rabbinden razı olmuş ve razı olunmuş olarak dön!” kelamıyla hitap etmiştir.
Bu nefse ikram için verilen sıfatlar vera, hulus, muhabbet, nush, huzur, keramet, terk, masivayı unutmak, kemal üzere teslim ve rızadır.
Zira bu kamil, Cenab-i Mutlak’in şühudunda müstağrak olur. O halde alemde meydana gelen herşeyi itirazsiz gönül hosluğuyla kabul edip haz alır. Hiçbir musibeti kendinden gidermek için Hakk’a iltica etmeyip herseye razi olur. Bu halde iken bile insanlara nasihatla emr ü nehy edebilir.
Bu makamda ehlullah “Hayy” ismiyle meşgul olur, “Hayy” virdine devam eder. Böylece fani olup “Hayy” ismi ile beka bulur; Hakk’ın menziline gider. Bu isim ile meşgul oldukça fenadan çıkıp bekaya erip Hayy sıfatı ile muttasıf olur.
Peygamber Efendimiz Kutsi Hadiste buyuruyor ki: “Kulum bana nafilelerle o kadar yaklaşır ki ben onu severim ve ben onu sevince işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum.” 450
Aziz ve Celil olan Allah buyurmuştur: “(Cennette) salih olan kullarım için hiçbir gözün görmediği hiçbir işitmediği beşer kalbine (hatır ve hayaline) gelmeyen şeyler hazırladım.” 451
Nefs-i radiye sahibi olan veli bu makamın sonlarında fiillerin tecellilerini geçip isim ve sıfatların tecellilerine gelip başka makama gelir. Böylece “İlme’l-Yakin”den “Ayne’l-Yakin” mertebesine gelir.Oradan bir cezbe ile başka bir makama girip o makamda kendisine “Hakke’I-Yakın” hasıla olur. Hak Teala’nın kendi sıfatlarından biri kulun kalbine münkeşif olur.
Ehlullah buyurmuslardir ki: Salik-i sadık ilme’l-yakin mertebesini geçip ayne’l-yakln mertebesine gelince Hakk’in cezbesiyle hakke’l-kin mertebesini bulur.
İlme’l-yakin: Akli delillerden hasıl olan ilimdir.
Ayne’l-yakin: Müşahade ile hasil olan ilimdir.
Hakke’l-yakin: Kulun sıfatlarının Hakk’ın sıfatlarında fani olması O’nunla ilmen, şuhuden ve halen beka bulmasıdır.
Hakikatta kulun sıfatları fani olup zatı da fena bulmayınca bekaya eremez. Bu salike sülukunde faydali olan vahdet-i vücudu şuhuddur. Yalnız marifet, faydalı olmaz. Çünkü eksiktir. Şuhud ise, izdirar-i hal olup mücahede ile hasıl olur. Zül ve iftikar ile vücuda gelir.
Hz. Ali radiyallahu anh buyurmustur ki: “Yaninda Allah’ın, Rasulullah’ın ve evliyanın sünneti olmayan kimsenin elinde hiçbir sey yok demektir.” Ona denildi ki: “Ya Ali! Allah’ın sünneti nedir?”buyurdu ki: “Sırrı gizlemektir.” “Rasulün sünneti nedir?” buyurdu ki: “Güzel ahlak sahibi olmak ve insanlarla iyi geçinmektir.” “Evliyanın sünneti nedir?” “İnsanlardan gelen eziyete sabretmektir.”
Bir gönül ki masivadan geçip yükselmiştir ve yakınlık rayihasini teneffüs etmiştir. Üns ve huzur meclisine kavuşmustur. O gönül Hakk’tan nasil gafil olur.
Ey salik susmak ilimlerin üstünüdür. Hayy ve Kayyum’un hikmetidir. Dil konuşsa gönül susar. Dil sussa gönül hikmet söyler. Konuşmak gümüş olsa, susmak altın olur. Çok konuşanlar pişman olur.
Her susan salim olur. Susmak, konuşmayı terk etmektir. Kalbin susması itiraz ve yüz dönmeyi terk etmektir. Kalbin susması hayreti getirir.Hayret ise varidat ve keşfe sebeptir. Arif susarsa, malik olur.Aşık susarsa sadık olur. Susmak müminin üstün hasletidir.
Sonra safi muhabbet hasıldır. Ne benlik ne de ikilik kalır. O halde halis muhabbet, hulletten daha yüksek ve daha saf olur. Nitekim Hz.Habib-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem, Halilullah aleyhisselamın menzil ve derecesine kavuşup oradan Kabe Kavseyn’ e yükselip, “ev edna” makamına ulaşmıştır.
448 Fecr Suresi, Ayet 27-30
449 Hadisi Buhari
450 Hadis, Buhari
451Hadis-i Kutsi, Müslim
Kaynak: Marifet-i İlahiyye Tarikat-ı Aliyye Sayfa (305-306-307-308-309-313)