Daimi Huzur
Huzura giden yolun ışığı olmak için çalışıyoruz...

Ramazân-ı Şerîfi Karşılamak

0 67

Ramazân-ı Şerîf ayı; Kur’ân-ı Kerîm’in nâzil olduğu ay olması, itikâf, fıtır sadakası ve teravih namazı gibi kendisine mahsus ibadetlerinin varlığı, bin aydan daha hayırlı olan kadir gecesini içinde bulundurması, afv ü mağfiret iklimi ve sevapların katbekat katlandığı mevsim olması gibi pek çok önemi hâiz, mübârek bir aydır. Bu hususiyetleri ve faziletleri sebebiyle, Ramazân-ı Şerîf ayının gelişine sevinmek mü’min olmanın bir alâmetidir.

Enes ibnü Mâlik (Radıyallâhu Anh)dan şöyle rivayet edilmiştir: “Ramazan ayı yaklaştığında Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle demiştir:

«سُبْحَانَ اللهِ! مَاذَا تَسْتَقْبِلُونَ؟ مَاذَا يَسْتَقْبِلُكُمْ»

“Sübhânallâh! Neyi karşılıyorsunuz? O, size yönelen şey ne acayip şeydir?”[1]

Yine Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte, Ramazân-ı Şerîfin mü’min için bir ganimet oluşu beyan ederken şöyle buyurmuştur:

«فَهُوَ غُنْمٌ لِلْمُؤمِنِ وَذَلِكَ اَنَّ الْمُؤمِنَ يُعِدُّ لَهُ النَّفَقَةَ لِلْعِبَادَةِ»

“O, imanlı kimse için bir ganimettir. Çünkü mü’min kişi, (iftarlık ve sahurluk temini gibi) ona ait ibadetler için nafaka hazırlar!” buyrulmuştur.[2]

Bu hadîs-i şerîflerden yola çıkan âlimler, Ramazân-ı Şerîf ayında ibâdete kuvvet olması için maddî ve manevî anlamda hazırlık yapmanın, sünnet-i seniyyeden olduğunu açıklamışlardır.

Ubâde ibnü Sâmit (Radıyallâhu Anh) Ramazan ayının başladığı bir günde Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğunu anlatır:

“İşte bereket ayı olan Ramazan geldi. Artık Allâh’ın rahmeti sizi kuşatır. O ay, yeryüzüne bol bol rahmet iner, günahlar affedilir, dualar kabul edilir. Allah sizin iyilik ve ibadette yarışmanıza bakar da, bununla meleklerine karşı iftihar eder. Öyle ise kulluğunuzla kendinizi Allah’a sevdiriniz. Asıl bedbaht olan da, bu ayda Allah’ın rahmetinden nasibini alamayandır.”[3]

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Şa‘bân-ı Şerîf ayının son günleri geldiğinde Sahâbe-i Kirâm (Rıdvânullâhi Te‘âlâ Aleyhim Ecma‘în)e Ramazân-ı Şerîf ayının ehemmiyet ve fazîletlerini beyân eder, onlara Ramazân-ı Şerîfe hazırlanmaları konusunda hatırlatmalarda bulunurdu.

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Ramazân-ı Şerîfle İlgili Hutbesi

Selmân-ı Fârisî (Radıyallâhu Anh)dan şöyle rivâyet edilmiştir:

Rasûl-i Ekrem Efendimiz  (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Şa‘bân ayının son günlerinde bize verdiği bir hutbede şöyle buyurdu:

“Ey insanlar! Büyük ve mübârek bir ay yaklaştı, gölgesi başınızın üstüne düştü. Bu öyle bir aydır ki, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi vardır. Allâh(-u Te‘âlâ) o mübarek ayın gündüzlerinde orucu farz, gecelerinde nafile namazı meşru kıldı. Bu ayda küçük büyük bir hayır yapan insan, başka aylarda bir farz eda etmiş gibi sevap alır. Bu ayda bir farzı yapmak, başka aylarda yetmiş farz yerine geçer.

Bu ay, Allâh(-u Te‘âlâ) için açlık ve susuzluğun, taat ve ibadetin meşakkatlerine sabır ve tahammül ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir.
Bu ay, yardımlaşma ayıdır. Bu ay müminlerin rızkını artıracak aydır.
Bu ayda her kim oruçlu bir mü’mine iftar edecek bir şey verirse, yaptığı bu iş, günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden kurtuluşuna vesile olur. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmeden onun kadar sevaba kavuşur.

Ashâb-ı Kirâm (Rıdvânullâhi Te‘âlâ Aleyhim Ecma‘în)den bazıları: “Ya Rasûlellâh, hepimiz oruçluya iftar edecek bir şey bulup verecek durumda değiliz” dediler. Bunun üzerine Rasûl-ü Ekrem Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)“Allah bu sevabı bir tek hurmayla, bir içim suyla, bir yudum sütle oruçlu mümine iftar ettirene de verir” buyurdular ve hutbelerine şöyle devam ettiler:

Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennemden kurtuluştur.

Bu ayda kim kölesinin (işçi ve hizmetçisinin) işini hafifletirse, Allâh(-u Te‘âlâ) da onu affeder ve Cehennemden uzak tutar. Bunun için bu ayda şu söyleyeceğim dört hasleti fazlasıyla bulundurmaya çalışınız. Bu dört hasletten ikisi ile Rabbinizi razı edersiniz, diğer ikisinden ise hiçbir zaman ayrı kalamazsınız:

‘Rabbinizin rızasına sebep olan hasletlerin birisi, kelime-i şehadete devam etmeniz, diğeri de Allâh(-u Te‘âlâ)dan mağfiret dilemenizdir. Vazgeçemeyeceğiniz iki hasletin biri Allah (Celle Celâluhû)dan Cenneti istemek, diğeri de Cehennemden Allâh(-u Te‘âlâ)ya sığınmaktır.

Her kim oruçluya bir yudum su verirse, Allâh(-u Te‘âlâ) da ona benim mahşerdeki havuzumdan öyle bir su içirecektir ki, Cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmeyecektir.[4]

Ramazân-ı Şerîf’te Duâya Devam Etmenin Önemi

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Ramazân-ı Şerîf’te duâ etmeleri konusunda Ashâb-ı Kirâm (Rıdvânullâhi Te‘âlâ Aleyhim Ecma‘în)e şöyle buyurmuştur:

“Ramazan’ın ilk gecesinde Cennet kapıları açılır. Her gece sabaha kadar bir münadi seslenir: Günahlarının affedilmesi için istiğfar eden yok mu? Tevbe eden yok mu? Allâh(-u Te‘âlâ) tevbesini kabul buyursun. Duâ eden yok mu? Cevap verilsin. Kendisi için bir şey isteyen yok mu? İsteği hemen karşılansın.”[5]

Oruçlu kimseler, duâları müstecâb olan kullar arasındadırlar. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Üç kişinin duâsı geri çevrilmez: Adaletle hükmeden hâkimin, iftar edinceye kadar oruçlunun ve mazlumun.”[6]

Konuyla ilgili bir başka hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur: “Oruçlunun iftar vaktindeki duası reddedilmez.”[7]

Dipnotlar


[1] İbni Huzeyme, No:1885, 3/189; Beyhakî, Şu’abu’l-Îmân, no:3349, 5/231-232
[2] İbni Huzeyme, Sıyam:5, no:1884, 3/188; Beyhakî es-Sünenü’l-Kübrâ, Sıyam:124, no:8502, 4/500
[3] Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, No:1510
[4] Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, No:1503
[5] İmam Ahmed İbnü Hanbel, el-Müsned, 4/22
[6] İbnü Mâce, Sıyam:48
[7] Tirmizî, Deavât:129

Kaynak
https://www.ismailaga.org.tr/ramazani-karsilamak

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.