16. MEKTUP
MEVZUU : Uruc, (yükselme) nüzul (iniş) ve diğer hallerin beyanı..
***
NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah’a yazmıştır.
***
Taleb babında en az duranlardan birinin arzuhalidir.
İltifat dolu mektubunuzu, Mevlâna Alâaddin ulaştırdı. Zikredilen mukaddimelerden her birinin keşfi zımnında; vaktin müsaadesi nisbetinde karalama yaptım.
Bu yazılan bilgileri tamamlayacak, daha mükemmel bir şekle getirecek manalar da akla. geldi. Fakat, bu mektubu getirenin hemen yola çıkması; onu yazma iırsatı vermedi. İnşaallah, tez zamanda, onu da emrinize sunacağım.
Şu anda, başka bir risale yolluyorum; bunu temize çekmişim.
Bu risalede, arkadaşlardan bazılarının arzusunu yerine getirdim.
Onlar, benden istemişlerdi ki: Bu tarikatta kendilerin: faydalı olacak nasihatları kendileri için yazayım; onun manaları ile amel edeler. Gerçek şu ki: Görülmemiş güzel bîr risale oldu; bereketi de çok..
Onu yazdıktan sonra malum oldu ki: Resulüllah S.A. efendimiz mana âleminde; ümmetinin, toplu halde çokça meşayihi ile hazır olmuştu. Elinde de bu mübarek risale vardı. Kemal derecesinin keremi icabı onu öpüyor ve mesayihe göstererek şöyle buyuruyordu:
? Lâyık olan odur ki, bunda bulunan itikad işleri tahsil yollu biline..
Bu ilimlerle saadet bulan cemaat ise., nurlu, mümtaz, aziz varlıklar olarak, Resulüllah S.A. efendimizin karşısında duruyorlardı.
Hâsılı: Resulüllah S.A. efendimiz, bu rüyanın yayılması ve açıktan anlatılması için, o mecliste bu Fakir’e emir verdi. Bir mısra:
Keremli zatlarla olan işte neden güçlük olsun.,
***
Huzurunuzdan ayrıldıktan sonra; içimde, irşad makamı için pek bağlılık kalmadı. Sebeb: Daha yükseğe meyil arzusunun varlığı..
İstiyorum ki: Zaviyede bir müddet oturup kalayım. İnsanlar, arslan ve kaplan misali görünmekteler..
Uzlet ve inziva azmi, samimi geliyor; ancak, istihare bu matluba muvafık düşmüyor.
***
Yakınlık derecelerinin sonsuzluğunun da sonsuzluğuna yükselmek; ne kadar bunun sonu yok ise de, müyesser oldu. Fakat, o kadar da kolay olmadı; çünkü haller daima değişmektedir.
? «Zira o, her anda bir başka şandadır.» (55/29) Mealine gelen âyet-i kerime, bu manada açıktır.
Hülâsa: Allah-ü Taâlâ’nın dilediği nisbette beni, cümle meşayihin makamlarından geçirdiler. Bu manada bir şiir şöyledir:
Aldı gülü kerem ehli zatların elleri;
Uzattılar Yüce Zat’a tuttular ileri.
Bu işte, meşayih ruhaniyetinin tavassutunu saymaya kalksam; iş uzar ve bıktırır.
Hâsılı: Cümleten, asıl olan makamlardan geçirildim; tıpkı gölge makamlarını geçişim gibi.. Evvelden de evvel, illetsiz, sonu olmayan bu inayetleri nasıl anlatayım?. Yazılması mümkün olmayan, velayet ve kemalât çeşitleri bana sunuldu.
***
Zilhicce ayında, nüzul (iniş) derecelerinden kalb makamına indim. İşbu makam: Tekmil ve irşad makamıdır. Lâkin, bu makamın tamama ermesi, tekmili için bazı şeyler mutlaka lâzım. Bunları bulmak da nasıl müyesser olur ki?. Bu iş kolay değildir..
Murad olma durumunun varlığı ile, menziller kat edilir. Müridlere Nuh Nebi ömrü verilmiş olsa dahi, kolayım bilemezler. Gerçek o ki, bu husus: Murad olanlara mahsustur; müridlere burada yer yok..
Efrad zatların son yükseldiği makam ise., asıl olan makamın ilkidir; hepsi bu kadar.. Efrad zatların bundan öteye geçmeleri yoktur.
? «Bu Allah’ın fazlıdır; onu dilediğine verir. Ve Allah büyük fazlın sahibidir.» (62/4)
Mealinde gelen âyet-i kerime bu manaya açıktır.
İşte., tekmil ve irşad mertebelerinde durmanın iç yüzü budur..
Bu arada nurun görünmez yokluğu, ancak şu sebebe dayanır: Gayb zulmeti nurunun zuhuru.. Bundan başka bir şeye yorulmaz.
İnsanlar, anlatılanın dışında bazı şeyleri hayalhanelerinde yoğururlar ki, onlara itibar etmek doğru değildir.
Bu manada bir şiir:
Ahmaklar ne anlar büyüklerin hallerinden;
Kısa sözle selâmla, sessiz geç önlerinden.
Anlatıldığı gibi olan zanların, zarar ihtimali çok fazladır. Bu GÖNLÜ KIRIK (İMAM-1 RABBANÎ Hz. kendisini kasd ediyor.) olanın, hallerine karşı; onların hayalât nazarlarını kapama emri yerindedir. Zira o gibi nazarların da, kendilerine göre bakacak yerleri vardır.
Şu dahi bu manada bir başka şiir:
Eriteni ayıplamayın varlığını;
Hak’ta, sakının çekmeyin dargınlığını.
Yüce Sultan Hakkın gayreti üzerine düşünmek lâzımdır. Yüce Hakkın dilediği bir işin noksanlığına kail olup kelâm etmek cidden uygun değildir. Aslında böyle bir şey, o Yüce Zat’la çekişmeye girmektir..
***
Az önce anlatılan kalb makamına nüzul; hakikatta fark (aralıklı) makamına nüzuldür ki, irşad makamıdır.
Bu yerde görülen fark, nefsin ruhtan, ruhun dahi nefisten ayırd edilmesinden ibarettir. Ama, nefsin ruh nuruna girişinden sonra.. Fakat, özünde birlik olan bir mana için.
Anlatılan giriş olmadan evvel; cem ve farktan anlaşılan mana bir sekir halinden ileri gelir.
Yüce Hakkı, halktan ayrı ve açılmış görmeyi sanırlar ki fark makamıdır; bu bir hakikat değildir. Hattâ, anlatılan ruhu da Hak sanırlar. Ayrıca, ruhun nefisten ayırd edilişini, farklı durumunu da. Hakkın müfarakatı sanırlar. Halbuki, Yüce Hakkın imtiyazlı durumu, halkın çok çok ötesinde yüce ve mukaddes bir mana taşır.
Üstte anlatılan kıyas, ekseriyetle sekir erbabının bilgileridir; işin gerçek yüzü onlardan kaybolmuştur.
işin aslı, Sübhan Allah’ın katındadır.
**
Cezbe ve sülük erbabının ilimlerini ve bu iki makamın her birini, tafsilatı ile bir başka risalede yazdım. Mübarek nazarınız ona değerse şeref başedecektir inşaallah.
***