168. MEKTUP
MEVZUU : a) Tarikat-ı Nakşibendiyenin medhi.:
b) Tarikat-i Nakşibendiye’de olmayan şeyleri ihdas edenlerin zemmi..
***
NOT : İMAMI RABBANİ Hz. bu mektubu, Hace Muhammed Kasım b. Hacegî Emkinegî’ye yazmıştır.
***
Âlemlerin Rabbı Allah’a hamd olsun. Salât ve selâm, Seyyid’ül-mürselin’e ve onun temiz âlinin tümüne olsun..
Değerli zat, meşayih-i kiram sülâlesinden, evliya-i izamın bize hatırası, bu yolda istikamet üzere olan Muhdumzade’ye bol bol dualar ve sınırsız saygılar.. Allah-ü Teâlâ kendisine selâmet ihsan eylesin.
Bizim kendileri ile buluşup görüşmek iştiyakımız ve temennimiz vardır.
Bu mana üzerine bir şiir:
Nasıl erilir o saadete hep oralar;
Yüksek yüksek dağlar, tehlikeli uçurumlar..
***
Cenab-ı Ali’ye malum olsun ki,
Bu Tarikat-ı Aliyye’nin yüksekliği bu Tabaka-i Nakşibendiye’nin rifatı ancak: Sünnet-i seniyeye iltizam, bid’at-ı şeniadan dahi Kaçınmak yolu ile olacaktır.
Üstte anlatılan manadan ötürüdür ki: Bu Tarikat-i Aliyye’nin büyükleri cehri zikirden kaçınmışlar; kalbî zikir emrini vermişlerdir. Semağı, raksı, vecdi ve tevacüdü men etmişlerdir. Keza, Resulûllah SA. efendimizin Hulefa-i Raşidin’in zamanında olmayan işlere de engel olmuşlardır. Onlara salât ve selâm olsun.
Erbain halveti yerine, celvette halveti tercih etmişlerdir; zira öyle bir şey asr-ı evvelde yoktur.
Hiç şüphe yok ki, bu iltizam sonunda, büyük neticeler terettüb etmiş; o bid’atlardan kaçınmaları dolayısı ile, çok çok semeresini görmüşlerdir.
Üstte anlatılan mana icabı olarak, başkalarının nihayetinde olan; bu zatların bidayetine derc edilmiştir. Bunlara mensub olmak dahi, bütün mensubiyetlerin üstündedir.
Bu zatların kelâmı, kalbî marazlara devadır. Nazarları manevî illetlere şifadır. Bunların güzel teveccühleri, talipleri iki cihanın yersiz alâkalarından alır. Bunların üstün himmetleri, müridleri bu imkân bataklığından alır; vücup zirvesine ulaştırır.
Bir şiir:
Pek güzeldir Nakşibendîlerin yolculukları; Sessizce ulaştırırlar hareme yolcuları.. Alır sohbetleri tüm halvet vesveselerinden; Kalbinden müridlerin, pek güzel kerem şanları..
***
Ancak, bu zamanda Nakşibendiye’ye anlatılan şekilde bağlılık anka kuşu gibi bir şey oldu. Perdelerin arkasına geçti; orada gizlenip kaldı. O kadar ki, bu büyük devleti bulamadıkları ve bu üstün nimeti kaybettikleri için bu Tabaka’dan bir cemaat çeşitli yollara sülûk etti. Nefis cevheri bulup almak yerine, buldukları çanak parçaları ile sevindiler.
Hatta onlar, son derece mustar kalıp şaşırdıklarından; bu büyüklerin yollarım terk ettiler. Zaman zaman teselliyi cehrî zikir yapmakta arar oldular.. Bazı zaman dahi, tatmin olmayı raksta, semağda ve dönmekte buldular.
Kendilerine celvette halvet müyesser olmayınca, erbainiyyatları tercih yoluna gittiler. Bu yaptıklarından daha acaibi: Böyle şeni bir bid’atı; bu mübarek bağlılık için bir tamamlayıcı ve tekmil edici sanmalarıdır. Böylesine bir tahribi, tamirden saymalarıdır.
Sübhan olan Yüce Allah onlara insaf versin. Onların ruh burunlarına, bu büyük zatların kemalâtından bir koku ulaştırsın. Ta ki: Böyle yeri olmayan şeylerle uğraşmayı bırakalar.. Sad ve Nun Hakkı için.. Nebi ve onun pek şerefli âli hürmetine.. Ona ve diğerlerine salâtlar ve selâmlar.
***
Yukarıda anlatılan yenilikler bu diyarda şüyu bulduktan başka, bunun şuyuu dahi, o hadde vardı ki; bu büyüklerin yollarının aslı kapandı. Böyle olunca da, büyüğü ve küçüğü, burada anlatılan yeni icadları tercih etme yoluna koyuldular. Bu esas olan kadim yoldan iraz ettiler.
***
Bu arada, hatıra şöyle bir şey geldi: Bu yüce kapıya hizmet babında anlatılan beliyyeden bir nebze anlatayım.. Bu vesile ile kalbden bu acıyı boşaltayım..
Mahdumzade’nin meclis-i şerifinde, hangi taife enisidir bilemiyorum. Mübarek mahfilinde kimlerle ünsiyet eder onu da bilmiyorum..
Bir şiir:
Düşünceli uykularını, içimdeki ateşten;
Acaba kimler var yanında dosttan ve eşten..
Sübhan Allah’tan dileğimiz odur ki: Pâk zatınızı bu gibi belâların umumundan koruya.. Şeref kapınızı bu iptilâların şümulünden saklaya..
***
Ey Mahdum-ü Mükerrem,
Bu Tarikat’ta yeni icatlar ve bid”atlar o kadar revaç buldu ki; bize muhalif olan kimseler:
— Bu Tarikat, sünneti bırakıp bid’ata saplanmaktır. Deseler, bu durumda haklı sayılacaklar. Şöyle ki: Bunlar, teheccüd namazını herkesin gözü önünde ve mescidde tam bir cemaatle kılmaktadırlar. Tıpkı: Teravih namazı gibi»
Bu yaptıklarını da güzel sanar; halkı da böyle yapmaları için teşvik ederler.. Halbuki fukaha:
– Nafile namazın cemaatle edası şiddetle mekruhtur.
Demişlerdir.. Allah onların çalışmalarını şükrana lâyık eylesin..
Fukahadan, nafile namazda kerahetin olmasına davet işini şart sanlar da, ancak mahalle mescidinde kılınması cevazını kayıtlamışlardır. Bununla beraber, cemaat üç kişiyi geçerse, keraheti üzende ittifak etmişlerdir.
Aynı şekilde bu bid’atçılar, teheccüt namazını on üç rikât kabul ederler.. On iki rikâtı ayakta kılar; iki rikât dahi oturdukları yerde kılarlar. Bu oturarak kıldıkları iki rikâtı bir rikât sayıp hepsini on üç rikât sayarlar.. Bunu da şöyle diyerek yaparlar:
— Oturarak namaz kılanın sevabı, ayakta namaz kılan kimsenin sevabının yarısıdır..
Gerek böyle bir bilgileri, gerekse o yollu amelleri, sünnete muhaliftir. O sünnetin sahibi Resulûllah’a salât ve selâm..
Resulûllah S.A. efendimiz teheccüd namazını, vitir namazı ile birlikte on üç rikât kılmıştır. Teheccüd namazının tek gelmesi, vitir namazının tek olmasındandır. Onların sandıkları şekilde değildir.
Bir şiir:
Korktum, açtım dertlerimden birazını: Söz çok, bıktırmasın dedim pek azını..
***
Bu gibi bd’atların Maveraünnehir’de revaç bulması pek şaşılacak bir iştir. Ki orası: Ehl-i hak ulemanın yatağıdır. Oralarda bu gibi yeni icadlar nasıl yayılma imkânı bulur?.. Halbuki, şer’i ilimlerden, biz onların bereketi ile faydalanıp alırız.
Doğruyu ilham eden noksan sıfatlardan münezzeh Allah’tır.. Allah-ü Taâlâ, bizi ve sizi Şeriat-ı Mustafaviye caddesinde sebatlı kılsın. Onun sahibine salât selâm ve tahiyyet.. Bu duaya:
— Âmin !.
Diyen kula Allah merhamet eylesin..