Daimi Huzur
Huzura giden yolun ışığı olmak için çalışıyoruz...

Efendi Hazretleri 40. Sohbet

0 69

SOHBET- 40 NİSA 163-170
–Ormandakiler gibi yaşamayalım diye!

Efendi Hazretleri 40. Sohbet
ORMANDAKİLER GİBİ YAŞAMAYALIM DİYE!
(Ders ayeti)
“Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi (Hbibim!), sana da vahyettik. Ve yine ibrahim’e, İshak’a, Yakub’un evlatlarına, İsa’ya, Eyyüb’e, Yunus’a, Harun’a, Süleyman’a da vahyettik ve Davud’a Zebur’u verdik.”
 
Mevla Teala, Sure-i Şura’da Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) e olan vahyin hikmetini şöyle buyuruyor:
“Şehirlerin esası olan Mekke halkını ve bütün etrafındaki memleketler halkını sakındırasın ve hakkında şüphe olmayan ve o toplanma gününün dehşetini veresin diye sana böyle arapça bir Kur’an vahyettik. (O kıyamet gününde toplananlardan) bir kısmı (mü’minler) cennettedir. Bir kısmı (kafirler) de cehennemdedir.”
 
Efendimiz (sallallahu aelyhi ve sellem) insanları neden sakındıracak, korkutacak? Allah’ın mülkünde Onun sevmediği şekilde yaşayıp, hareket etmekten. İnsan yanlış işler yapar, fakat kendini doğru yolda zanneder. Allah-u Teala bize gören gözler verdi, işiten kulaklar verdi, yiyeceğimizi, içeceğimizi, bütün gıdalarımızı verdi, her neye malik isek hepsini O verdi.
 
“Sizde (olan) her nimet Allahtandır. Sonra size zarar dokunduğu zaman da hep O’na yalvarır yakarırsınız.” (Nahl sr:53)
 
Bütün nimetlerin sahibi olan Allah’ı Sen hiç tanıma öyle mi? Bunu Allah senin yanına bırakır mı? Mevla Teala’dan başkasının emrini dinlemek doğru söyleyi, caiz mi?
 
Yüce Allah, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimize vahyetti neden? Bizler onun istediği gibi yaşayalım, şeytanın ve Allahın düşmanlarının istedği gibi yaşamayalım diye. Peki bizler, O’nun istediği gibi yaşayabiliyormuyuz?
 
Allah-u Teala, dünya kurulduğundan beri kullarına vahyediyor ve buyurmak diliyor ki: “Dünyayı da, sizi de be yarattım. Bana yönelin kafirlerin peşinden gitmeyin.”
 
Mevla Tealaya kul olarak yaşayalım. Kuran okuyalım,manasını anlayalım ve anladığımız gibi onunla amel edelim. En büyük Allah’dır, ondan sonra O’nun kitabıdır. İnsanların en büyükleri Kur’an-ı Kerim’i öğrenip ounla amel edenlerdir.
 
Böyle bir büyüklük varken, niçin ali himmet olmuyoruz? Niye kendimizi nefsin arzularına satıyoruz? İnsan kendini beş paralık eder mi?
 
Mevla Teala:
“Biz gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık” (Tin sr:4) buyuryor. Bu en güzel kıvamı perişan edip, Allah-u Teala’nın huzuruna kara bir yüzle çıkmanı sana kim dedi?
 
Allah-u Teala, İsrail oğullarından bir kısmını maymun yapmıştı. Günaha devam ettiklerinden dolayı bir gecede suretleri değiştirilmişti. Bir insan Mevla Teala’nın istemediğini yaparsa, Mevla onu işte öyle maymun eder. Kötülük hiç bir zaman hiç bir işe yaramaz.
 
Geçmiş ümmetler günah işledikleri zaman Mevla Teala onları maymuna çevirirdi, daha da tevbe etmezlerse, yedi sene bir damla su damlatmazdı. Böyle kıtlık olduğu zamanlarda fare, yılan ne bulurlarsa yerlerdi.
 
Dersimizin ayetlerine devam edelim:
 
“Gönderdiğimiz öyle peygamberler vardır ki, onları bundan (bu sure’den) önce sana beyan ettik. Öyle peygamberler vardır ki, sana onların kıssalarını bildirmedik. Ve Allah(-u Teala), Musa’ya (vasıtasız) hitabetti.”
 
Bir gün Ebu Zer (radıyallahu anh), Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) e gelerek, Nebilerin adedinden sordu. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): “Yüz yirmi dört bin” diye cevap verdi. Ebu Zer (radıyallahu anh) bundan sonra, “Onların kaçı resuldür?” diye sordu.
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) “Üçyüz on üçü resuldür. Bunların evveli Hazreti Adem, ahırı Muhammed (aleyhisselam) dır. Bunlardan dördü (Hud,Salih,Şuayb ve Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-) araptandır.” cevabını verdi.
 
Bundan başka rivayetler de vardır. Peygamberlerin adedi ihtilaflıdır, sayılarını ancak Allah bilir.
 
(Ders ayeti)
“(İman edenleri cennetle) müjdeleyici, (küfredenleri cehennemle) korkutucu olarak peygamberler gönderdik ki, bu peygamberlerin gelişinden sonra, insanların (yarın) kıyamette (‘bizi imana çağıran olmadı’ diye) Allah’a bir huccet ve özürleri olmasın. Allah Aziz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.”
 
Yarın ahirette cehennemlik olması hükmedilen bir şahıs diyebilirmi ki? “Ya Rabbi! Bazı insanlar cennete girdiler, ben ise cehennemdeyim. Sen bana kitap göndermedin,resul göndermedin ki, onlardan öğreneyimdim de cehennemlik olmama sebep olan şeylerden kaçınaydım.” İnsanların elinde hiç böyle bir hüccet kaldı mı? Hayır!
 
Mevla Teala, içki içmemelerini emreder, onlar şişeler dolusu şarapları devirirler, Allah-u Teala: “Medreseye git, dinini öğren buyurur. Onlar bunun tam tersine sinemaya giderler, Mevla Teala:”ibadet et” buyurur, onlar tiyatro, piyes ile vakit geçirirler. İnat, inat, inat..,
 
Hoca Efendi! “Bizim piyes yapmaktki gayemiz insanlara islamiyeti öğretmek” diyorlar.
Biz de talebelik geçirdik, helende yapıyoruz, hocalarımız sabahtan akşama kadarbaşımızda bulunurlardı. Hocalarımız talebenin nasıl abdest aldığını dahi kontrol ederdi, yanlış olursa anında düzeltirlerdi. Namaz da böyle idi. İşi öğrenmek böyle olur, hiç bunlar piyesle öğrenilir mi?
 
Bir adam Kur’an-ı Kerim’i öğrenmeden, emirlerini yerine getirmeden, nehyettiklerinden kaçınmadan ahirete göçse bu şahıs mazurmudur? Hayır değildir. Sizler nasıl öğrenipte uyguluyorsanın o da öyle mükellef idi. Bu gibilerin gözleri iki, sizinkiler dört mü? Tabiki öyle bir şey yok.
 
Kafirler Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) in peygamberliğine inanmıyorlar, ona kitap verildiğini kabul etmiyorlardı, bu durumdan Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) çok müteessir oluyordu ki, ayet-i kerime nazil oldu:
 
(Ders ayeti)
“Lakin Allah senin peygamberliğini, sana indirdiği Kur’an ile şehadet (isbat ve beyan) eder ki,onu kendi ilmi(ezelisi) ile indirmiştir. Meleklerde buna şahitlik ederler. Allah şahit olarak kafidir. Şüphesiz ki küfredip insanları Allah yolundan çevirenler, haktan çok uzak bir sapıklıkla saptılar.”
 
Kafirlerin yaptıkları bütün illerin ne tadı vardır, ne de tuzu, onlara uyanlar da tatsız tuzsuz olurlar. Bizlere Allah ve Resulüne uymak yakışır, öbür türlü yakışmaz.
 
Karadeniz bölgesinde, Kur’an-ı Kerim okutulması yasak olan devirlerde, bir hoca efendiyi halka Kur’an-ı Kerim öğretiyo diye bulunduğu yerin muhtarı polise şikayet etti.
Polisler de hocanın sırtına rahleyi yüklediler, ellerindeki çubuklarla süre süre karakola getirdiler: “Böyle bir hoca yakaladık ve buraya getirdik” dediler.
 
Komiser: “Kim şikayet etti bu hocayı?” diye sordu. Muhtar etti dediler. “Muhtarı getirin” dedi. Getirdiler. Onu bodruma indirtti, bir şimşir sopasıyla dövdü. Bir taraftan da: “Muhtar! Seni hangi gavur doğurdu?” dedi.
 
O zamanlar Kur’an’ı aşikar okumak yasaktı, köy kenarlarındaki eski ahşap evlerde gizlice Kur’an-ı Kerim öğretilmeye çalışılıyordu. Ben o devri yaşadım. Şimdi ise serbestlik var fakat Kur’an öğrenmeye gelen yok, çok acı!.,
 
(Ders ayeti)
“Şüphe yok ki küfredip haksızlık edenleri, Allah bağışlayacak değil, cehennem yolundan başka bir yola çıkaracak da değil. Onlar o cehennemde devamlı olarak kalıcaklardır. Bu ise Allah’a pek kolaydır.”
 
Kur’an-ı Kerim neden indi? Ormandaki mahluklar gibi yaşamayalım diye. Kur’an-ı Kerime tabi olmak seni değiştirdi mi? Bir düşün,sen de kafirlerin alametlerinden hiç kaldı mı? Bir bak. İnsan kendi kendini muhasebe etmelidir.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.