Daimi Huzur
Huzura giden yolun ışığı olmak için çalışıyoruz...

36. MEKTUP

0 72
36. MEKTUP
·         Hacı Muhammed el-Lahori’ ye yazmıştır.
·         Şeriatın dinî ve dünyevî saadetlerin teminatı, tarikat ve hakikatin de şeriatın hizmetçisi olduğu
      Allah hepimizi Muhammed Mustafa Efendimiz’ in (S.A.V.) şeriatının hakikatiyle hakikatlandırsın. O şeriatı getirene salat, selam ve tahiyyatlar olsun! Amin diyen kimseye Allah (c.c) merhamet etsin.
      Şeriat üç esastan oluşur. İlim, amel ve ihlas. Bu üç parça tam olarak yerli yerine oturtulmadıkça şeriatın gereği de layıkıyla yerine getirilmiş olmaz. Şeriatın gereklerinin yerine getirilmesi durumunda da dünyevî ve uhrevî bütün saadetlerin üstünde olan Allah’ (c.c.) ın rızası gerçekleşir. “Allah’ ın rızası ise hepsinden büyüktür.” (Tevbe,72) Bu sebeple şeriat dünyevî ve uhrevî bütün saadetlerin teminatı olmuş ve şeriatın dışında ihtiyacımızı giderecek hiçbir gaye kalmamıştır.
Sûfîlerin ihtisas alanı olan tarikat ve hakikat ise şeriatın üçüncü parçası olan ihlasın tamamlayıcıları olmakla şeriatın hizmetçisidirler. Bu ikisinden maksat ancak şeriatı tamamlamaktır. Allah’a olan manevi yolculuk sırasında sûfîlikte yaşanan hal, marifet ve iç alemde yaşanan manevi haller gayeyi yansıtmaz. Bunlar ancak tarikat çömezlerinin terbiyesinde kullanılan vehim ve hayallerden ibarettir. Binaenaleyh bunların hepsini aşmak, sülûk ve cezbe makamlarının sonu olan rıza makamına erişmek gerekir. Zira tarikat ve hakikat makamlarının kat edilmesinden maksat, rıza makamına yol açan ihlası ele geçirmekten başka bir şey değildir.
      İhlas ve rıza makamına, üç tecelli (fiil, sıfat ve öz zat tecellileri) ve ariflerin müşahedelerini geçtikten sonra binlerce kimse arasından sadece bir kişi ulaştırılır. Noksan kimseler hal ve vecdleri maksat kabul edenler ve müşahede ve tecellileri gaye olarak görenlerdir. Bunlar çaresiz vehim ve hayal aleminde mahpus kalacak ve bu bağımlılıkları sebebiyle şeriatın kemâlâtından mahrum olacaklardır. “Kendisine davet ettiğin şey müşriklere ne kadar büyük geldi. Allah (c.c.) dilediğini kendine seçer ve kendisine yöneleni hidayete erdirir.”(Şura,13)
      Şurası bir gerçek ki, ihlas makamına varmak ve rıza mertebesine erişmek bu hal ve vecdleri geçmeye bağlı olup söz konusu bilgi ve marifetlerin gerçekleşmesine matuftur. Bu bakımdan anılan şeyler gayenin ön hazırlıkları ve mukaddimeleridir.
      Bu mananın hakikati bu fakire tarikatte tam on sene çalıştıktan sonra Allah(c.c.)’ ın sevgili kulu Muhammed Mustafa’ nın (S.A.V.) bereketiyle açığa çıktı ve şeriatın delili gereği gibi aşikâr oldu. Bundan önce de benim hal ve vecdlerle alakam yoktu ve şeriatın hakikatine erişmekten başka gayem yoktu. Fakat yinede işin hakikati ancak tam on sene sonra açık bir şekilde ortaya çıkabildi. Bunun için Allah’a (c.c.) bolca, temiz ve bereketli hamdlerle hamd olsun.
      Merhum Şeyh Miyan Cemal’in ölüm haberi bütün Müslümanların üzüntüsüne ve duygularının karışmasına yol açtı. Merhumun evladına bu fakir adına taziyede bulunmanız ve ruhuna bir fatiha okumanızı istirham ederim. Baki selam…

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.