Daimi Huzur
Huzura giden yolun ışığı olmak için çalışıyoruz...

162. MEKTUP

0 64

 

MEVZUU : Ramazan ayının fazileti ve bu ayın Kur’an-ı Mecid ile münasebeti.. Ve bu münasebetle bazı hususların beyanı.

***

NOT : İMAMI RABBANİ Hz. bu mektubu, Hacı Muhammed Sıddık’a yazmıştır.

***

O sübhan zatın ismi ile..

Bilesin ki.

O şan ki, şuunat-ı zatiye cümlesindendir; bütün kemalât-ı zatiyyeyi ve şuunat-ı sıfatiyeyi camidir.. Ki bu: Daha önce verilen malumatlarda dahi anlatıldı.

***

Mübarek ramazan ayı, bütün hayırları ve bereketleri camidir.

Her hayır ve bereket ise.. Yüce Mukaddes Hazret-i Zat’tan gelen feyiz ve o Sübhan’ın şuunatının bir neticesidir.

Ve her ne şer ki, meydana çıkar; onun menşei dahi hadiseni zatı ve o hadiseyi isteyen sıfatlardır. Bu mana, şu âyet-i kerimede anlatıldı:

— «Sana bir iyilik gelirse Allah’tandır; sana bir kötülük gelirse.. nefsindendir.» (4/79)

Bu âyet-i kerime, anlatılan manada nass-ı kafidir.

***

Bu ayın bütün hayırları ve bereketleri; sözün başında anlatılan zati kemalâtın bir neticesidir..

Kur’an-ı Mecid ise., bu her şeyi cami olan hakikatin bir mahsulüdür.

Üstte anlatılan mana icabı olarak, bu mübarek ayın, Kur’an-ı Mecid ile tam bir münasebeti vardır. Şu cihetten ki: Kur’an, bütün kemalâtı cami olup bu ay ise., o kemalâtın neticesi ve semereleri olan bütün hayırları camidir.

Anlatılan münasebettir ki: Kur’an-ı Kerim’in bu ayda nazil olmasına sebeb olmuştur.

Allah-ü Taâlâ şöyle buyurdu:

— «Ramazan ayı öyle bir aydır ki, onda Kur’an nazil olmuştur.» (2/185)

***

Kadir gecesi dahi bu ayda olup bu ayın hulâsası ve zübdesidir. O öz menzilesinde olup bu ay dahi kabuk..

Bir kimsenin üzerinden bu ramazan ayı geçer de, kendisi dahi bir gönül birliği bulursa; o kimse hayırlarından ve bereketlerinden haz almış olur. Bütün sene de, gönül birliği içinde kalmaya muvaffak olur. Ondaki hayırlara ve bereketlere dahi nail olur.

Allah-ü Taâlâ, bizleri, bu mübarek ayda hayırlara ve bereketlere muvaffak eylesin.. Bizlere en büyük nasibi versin.

***

Hatem’ür- risalet S.A. efendimiz şöyle buyurdu:

— «Biriniz oruç açacağı zaman, hurma ile orucunu açsın; zira hurma berekettir.»

Resulûllah S.A. efendimizin kendisi dahi orucunu hurma ile açmıştır.

Hurmanın bereket oluşu şu manaya dayanır:

Hurma ağacı, camiiyet unvanı ile yaratılmıştır. Tıpkı insan gibi, en güzel şekilde kılınmıştır. Bu manadan olarak, Resulûllah S.A. efendimiz, hurma ağacı için şu ismi verdi:

— «Hurma ağacı, âdemoğlunun ammesidir. (amcası veya halası.)»

Bu manayı şöyle anlattı:

__ «Anneniz (amcanız veya halanız) olan hurma ağacına kerem ediniz. Zira o, Âdem’in (a.s.) bakiye çamurundan yaratılmıştır.»

Resulûllah S.A. efendimiz hurmaya:

«Bereket..»

Olarak isim vermesinin sebebi dahi, anlatılan camiiyet durumu itibarına göredir.

Hurma ile iftar eden kimse, kendisinden bir parça olduğu için onunla iftar edecektir. Bu parça olmak itibarı ile, o hurmanın camiiyet manası taşjyan hakikati dahi, iftar edenin hakikatından bir parça olur. Onu yiyen dahi bu itibarla, hurmanın hakikatına derc’edilmiş olan sonsuz hakikatları cami bulunmaktadır.

Anlatılan mana, onun yenmesi ile mutlaka her zaman hâsıl olur ise de; oruç tutanın iftar zamanı, mani şehvet durumlarından ve fani lezzetlerden yana boş olduğu için tesiri daha ziyade olur. Bu mananın onda zuhuru daha tamam ve daha kemal üzere meydana gelir.

Ayrıca, Resulûllah S.A. efendimizin:

— «İnsanın hurma ile sahur yemeği nekadar güzel olur.»

Buyurmasındaki mana mümkündür ki şu itibarladır: Onun gıdaları arasında buluna ve yiyenden bir parça haline gele; hakikatini tekmil eded.. (Yani: Gıdadan eksik kalan yanını..) Yenen şeyin tamamı hurma olması manasına değildir.

İnsan oruçlu olduğu zaman, hurma yiyemez, dolayısı ile anlatılan mana husule gelmez. Bunun için, sahurda yenmesi teşvik edildi ki, o boş kalan mana telafi edilsin.

Hurmanın yenmesindeki bir başka fayda dahi, yenen bütün şeyler onun özünde bulunması ve camiiyeti itibarı ile bereketinin taa, iftar vaktine kadar kalmasıdır.

Hurmanın, anlatıldığı şekilde, faydalı bir gıda olma durumu, ancak, şer’î yoldan alınması vaki olursa ve şer’î sınırlar kıl kadar aşılmazsa olur..

Aynı şekilde bu faydanın hakikati dahi; yiyen kimsenin sureti aşıp manaya ve hakikata ulaşması ile olur. Zahirden geçip batınla itminana ermesi gerekir. Durum böyle olunca, yenen şeyin zahiri o Kasenin zahirine yardımcı olur; o gıdanın batını dahi, yiyen kimsenin batınını kemale erdirir. Aksi halde o yenen şeyin yardımı ancak zarüri duruma kısılır ki, yiyen dahi aynı kısıklık içindedir.

Sahurda ağır davranılmasında, iftarda acele edilmesindeki sırra gelince, bu dahi yiyen için, tam gıda olmasını sağlamaktır.

Bir şiir:

Yediğini cevher etmeyi bilmelisin; Bundan sonra istediğini yemelisin.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.