Daimi Huzur
Huzura giden yolun ışığı olmak için çalışıyoruz...

Efendi Hazretleri 8. Sohbet

0 43

BU GÖZ TV’YE BAKMAK İÇİN VERİLMEDİ
Dersimizin ayeti kerimesine geçelim:
”Ey benim kullarım! Bugün size hiçbir korku yoktur. Ve siz mahzun da olmayacaksınız.”

Bazı müfessirlere göre (Ya ibadii)(ey kullarım) hitabı mü’min müttaki kullaradır. Bu ayeti Kerime’de müminlere dört ikram vardır.
Birincisi; Cenab-ı Hak kıyamet gününde müminlere vasıtasız bizzat hitap edeceğini beyan buyurmuştur.
İkincisi; Ubudiyet sıfatı ile vasıflandırarak (ey kullarım) demek müminler için şeref ve tazimdir.
Üçüncüsü; Kıyamet gününde müminlerin korkusunu izale edeceğini buyurmuştur.
Dördüncüsü; Onlara o günde hüzün olmayacağını beyan etmiştir.

Ya Rabbi! Bizi (ya ibadii) hitabının muhatabı eyle..

Mahşerde hiçbir giyeceğin, hiçbir evin, hiçbir gölgen, hiçbir sığınağın olmadığı zamanda:(ya ibadi) hitabına mazhar olman ne büyük bir nimettir.
Mevla Teala dostlarımı mahzun etmem buyurmuştu. Peki, Mevla’nın dostları kimlerdir?
(Ders ayeti)
”(Bunlar,) o kimselerdir ki, ayetlerimize iman edip de (Allah’ın hükümlerine) boyun eğmişlerdir.”

İşte onlara şöyle denilir:
(Ders ayeti)
”Sevinç ve neşeler içinde olduğunuz halde, siz ve zevceleriniz girin cennete”

Eee! Peki, bir kişi bunu kazanmadıktan sonra, bütün dünyanın mağazaları onun olsa ne fayda! Ya Rabbi! Biz senden helalini ihtiyacımız olduğu kadarını istiyoruz.
Allah’u Teala dostlarına daha nasıl muamele edecek:
”Onların etrafında, altından tabaklar ve bardaklarla (kendilerine cennette hizmet için) dolaşılır, canlarının isteyeceği ve gözlerinin hoşlanacağı ne varsa, hepsi oradadır. Siz de orada devamlı olarak kalacaksınız.”

Dünya da iken Allah’ın hatırı için haram ettiği şeyler yenilip içilmedi. Allah’ın hatırı için haram olan erkek ve kadın ilişkilerine gidilmedi çok şükür.

Bir genç kız;”Benim babam olduğu halde annem yabancılara gidiyor, geliyor” dedi. Bu kadın ile o erkek arasında ki de, dostluk ama yarın ne olacak? İşte bu dostluk karanlık dostluklardandır. İnsan kanaatkar olmalı bu gibi şeylerden uzak durmalıdır.İnsan bütün dünyaya sahip olsa ne olur?

Ayeti Celile’de bahsi geçen altın tabak ve bardaklar öyleki, billur gibi içten dışları görünür. Lakin bunlara dahi heves etmeyelim. Rabbimizin cemalini isteyelim.

Dünya fakirdir. İnsanların her isteğine cevap veremez.Ahiret ise zengindir.Şu insan oğlu ne isteyeceğini bilemiyor.

Cennette TV var mı diye soruyorlarmış. Dünya da uzaktakiler TV vasıtasıyla seyrediliyor. Ahirette ise oturduğun yerden bir taraftan diğer tarafı göreceksin. TV’de görülen her şey görüntüdür, şahısların kendileri değil.
Ya Rabbi! Bizi Tv’ye düşkün olmaktan ve ona aldanmaktan muhafaza et.
TV’ye bakanları Mevla Teala görüyor ve diyor;”Bu gözleri onun için mi verdim?”

Kuranı Kerim, hadis, fıkıh, tasavvuf dururken o TV bakılacak şeymidir? Ahiret âlemi başka âlemdir. Millete bunu açıklamak lazımdır. Bunu bilmeyenler TV’ye bakmakla kendini medeni zanneder. Mevla ise TV’ye bakıp benim Kuran’ımdan zevk almayanlarda medeniyet yok buyuruyor.
Bir köpeğin bile sahibine sadakati vardır. Bu TV’de Mevla’nın sevmediği kâfirlikler yayınlanıyor. Allah-u Teala küfr’ü sevmez. İşte siz de Mevla’nın sevmediğini sevmemelisiniz.

İnsanları bu hususta kandırıyorlar. Kimse kendini beğenmesin. Herkes Kuran-ı Kerim’e âşık olsun. Zira Hazreti Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in de buyurduğu üzere:
”Sizin en hayırlınız Kuran’ı Kerim’i öğrenip öğreteninizdir.”

Peki, bu öğrenip öğretmek elinizde hala niye duruyorsunuz. Talebeleriniz olsun, talebelerinizin de talebeleri olsun. Bizim Allah’ımızın Kitab’ı tanınsın. Niçin kâfirler meşhur olsun? Sadakatte köpek kadar da mı değiliz?

Dersimizin ayet-i kerimesinde Mevla buyuruyor:
”İşte bu sizin çalıştığınız ameller sebebiyle mirasçı kılındığınız cennettir”

Cennete girmek Allah’ın fazlı ile orada derece almak ise işlenilen amellere göredir.

(Ders ayeti)
”Sizin için orada çok meyveler vardır; onlardan yiyeceksiniz”

Cennette oturduğunuz yerde, istediğiniz meyveyi yiyeceksiniz ve koparılan meyvenin yerine anında tazesi bitecek. Devamı hep böyle. Burada ise en çok bir ay kadar ağacında kalır. Koparılanın yerine yenisi bitmesi normal şartlar dâhilinde ancak bir seneyi bulur.

Ya Rabbi! Bu islamiyeti bize verdin, onu anlamamıza, yaşamamıza sebep olanları da çok mükâfatlandır. Âmin
”(Küfür ve masiyyet birleşip sevişen) dostlar, o gün birbirlerine düşmandırlar;(Allah yolunda sevişenler ve) takva sahipleri ise müstesnadır.”

Dünyada küfür veye günah üzere oldukları halde birbirlerine dost olan insanlar vardır. Dünya karanlık olduğundan onların suçları belli değildir. Ahiret ise aydınlıktır. Yüce Allah buyuruyor:
”Mahşer yeri Rabbinin nuru ile aydınlanmıştır. Kitap (amel defteri sağ ve sol ellere) konmuş, peygamberler ve şehidler getirilmiş, kullar arasında adaletle hüküm verilmektedir. Hem onlar asla zulm edilmezler.” (Zümer 69)

Bir kimsenin dost olup olmadığı ahirette meydana çıkacak. Gece karanlığında bir tarafımıza kazan karası sürülse belli olur mu? Olmaz. Amma sabahleyin güneş ışıkları parlamaya başlayınca o siyahlıklar meydana çıkar.

Hakiki dostluk bir kimseyi Allah için sevmektir. Fakat para için herhangi bir menfaat karşılığında kumar yolunda, kulüplerde, hırsızlıkta, kadın erkek belaları yolunda arkadaş olanlar, esasında birbirinin düşmanlarıdırlar. Allah yolunda dostluk ise asıl ahirette nazar-ı itibara alınır. Zira dünya da ölüm vardır, ahirette ise yoktur. Allah yolunda olan dostluklar sonsuza kadar bakidir. Bazısı bazısına şefaat eder.

Allah yolunda dostluğun şartı da; hiçbir dünyevi menfaat olmaksızın karşılıklı muhabbet duyanların birbirlerini Allah için sevmeleridir. Bu gibi muhabbetler günden güne ziyadeleşir, eksilmez. Fakat bir insan diğer bir insana menfaat sebebi ile yaklaşırsa o menfaatin zevali ile o dostlukta kaybolur. Bu gibi muhabbetlerin akıbeti nefrettir.

Nitekim Ali İbni Ebi Talib (Radıyallahu Anh) buyuruyor:
”Allah yolunda dost olan iki mü’minden birisi vefat ettiğinde o mümin ‘Ya Rab! Filan kimse bana hayır ile emreder, şerden nehyeder ve sana kavuşacağımı haber verirdi. Ya Rab! Benden sonra onu saptırma, beni hidayet ettiğin gibi ona da hidayet buyur. Bana ikram ettiğin gibi ona da ikram et.’ diye dua eder.
Dost olan iki kâfirden birisi öldüğünde ise ölen kâfir: ”Ya Rab! Filan kimse beni sana ve Resulüne taatten nehyeder bana şer ile emreder, beni hayırdan nehyeder ve sana mülaki olmayacağımı haber verirdi.” der. Bunlardan her biri diğer arkadaşını kastederek: ”Ne kötü kardeş, ne kötü arkadaş ne kötü dosttur.” diyerek birbirlerine levm ederler.

İnsan dostunu niçin sevdiğini düşünmelidir. Zira yarın ahirette kişiye sevmesinin sebebi sorulacak. Allah için dost olanlar gene orada dostlardır.
Bazen insan bir kimseyi sever, oda kendisini bir şey zanneder. Siyasette bu gibi şeyler çok olur. Politikadan anlamadığım ve sevmediğim için kürsüyü o gibi şeyler ile meşgul etmiyorum. Bizim işimiz Kuran-ı Kerim’i, Hadis’i, Akaid’i ve onlardan çıkarılan Fıkhı anlamak ve anlatmaktır.

Allah-u Teala, Kuran’ı Kerim’de buyuruyor ki:
”Erkek ve dişi bütün mü’minler birbirlerinin yardımcılarıdır. İyiliği emrederler, fenalıktan alıkoyarlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekat verirler, Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunları ahirette, Allah, nimetleriyle muhakkak bağışlayacaktır. Gerçekten Allah Aziz’dir. Hâkim’dir.” (Tevbe 71)

Bakınız, dostlar Allah’a (Celle Celaluhu) itaatte birleşiyorlar başka yerde değil. Buraya camiye, yemek, içmek, çalgı dinlemek, eğlenmek oynamak için mi geldik? Hayır. Ya niçin? Allah’ımızın büyüklüğünü bilip ibadet edilmeye layık olduğunu anlamak için.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.